EMİN ARSLAN
eminarslan@diken.com.tr
Tüm dünya, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 salgınıyla mücadele ediyor.
Birçok ülke virüsü sokağa çıkma sınırlandırmaları getirerek durdurmaya çalışırken, hükümetler ve uluslararası organizasyonlar durma noktasına gelen küresel ekonomiyi canlandırmak ve krizin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için yollar arıyor.
Finans uzmanı Akilas Mavrakis’e göre corona krizinin, dünya piyasalarına ve ekonomilerine ciddi olumsuz etki yaratması kaçınılmaz.

Yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerden paralarını çıkarıp dolar cinsi varlıklara yatırım yapmaya başladıklarını, yani gelişmekte olan ülke ekonomilerinin kendi finansman ihtiyacı için gerekli olan sıcak para akışının kaybolduğunu söyleyen Mavrakis, dış borçlanmayı dolar bazında yapan ve cari açık veren ülkelerin para birimlerinin dolara karşı değer kaybetmesinin enflasyon üstünde yukarı yönlü baskı oluşturacağını ifade etti.
İktisat ve finans üzerine lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra yaklaşık 18 yıl ABD’nin birçok yatırım kuruluşlarında bankacılık ve finans sektöründe analist olarak çalışan, Georgetown Üniversitesi’nde finans üzerine dersler veren ve şu an Yunanistan’da yaşayan Akilas Mavrakis, Diken’in sorularını yanıtladı.
‘Corona’ krizinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere etkisi nedir?
Corona virüsü salgını, an itibariyle dünyadaki her ülkeyi hazırlıksız yakalamış durumda ve bu durum sadece gelişmekte olan değil, gelişmiş ülke ekonomilerini bile büyük bir daralma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmış bulunuyor.
Salgının ilk başladığı Çin’den bir örnek verecek olursak, Çin üç ay boyunca çok sert tedbirlerle kontrol altına alabildiği bu salgın yüzünden ekonomisinin 2020 büyüme hesaplamasını sadece ilk çeyrek itibariyle yüzde 6.1’den yüzde 2.1’e revize etti. Neden Çin örneğiyle başladım? Çünkü bildiğiniz gibi Çin ekonomisi, dünya talebinin ve tedarik zincirinin en önemli halkalarından birini oluşturuyor.
‘ABD’de ekonomistler resesyondan bahsetmeye başladı’
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’de ise sadece bir haftada 6.6 milyon kişi işsizlik ödeneğine başvurdu. Son üç haftada bu sayı 16.8 milyona ulaştı. Tahmin edersiniz ki bu son derece ürkütücü bir sayı. ABD’de ekonomistler bu yılın birinci ve ikinci çeyreğinde daralma değil, ciddi oranda küçülmeden, yani ‘resesyondan’ bahsetmeye başladı. Bunun dünya piyasalarına ve dolayısıyla ekonomilerine ciddi olumsuz etki yaratacağı kuşkusuz.
Gelişmekte olan ve özellikle ekonomileri kırılgan ülkelerde bunun yansımasının daha da ciddi olacağını söyleyebiliriz. Bir örnek verecek olursak, virüsün piyasalarda yarattığı panik şu an güvenli liman olarak görünen ve dünyanın rezerv para birimi olan dolara ve dolar cinsi varlıklara karşı büyük talep yarattı. Dolayısıyla şu an dolar, diğer ülke para birimlerine karşı ciddi değer kazanma eğiliminde.
‘Dolar bazında borçlanan ülkeler…’
Bu, gelişmekte olan ülke ekonomileri için iki türlü sorun yaratıyor: Birincisi, bir süredir yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerden paralarını çıkarıp dolar cinsi varlıklara yatırım yapmaya başladı. Yani gelişmekte olan ülke ekonomilerinin kendi finansman ihtiyacı için gerekli olan sıcak para akışı azalıyor ya da kayboluyor. İkincisi, dış borçlanmayı dolar bazında yapan ve bu borcu döndürmek zorunda olan ülkeler, çok yüksek fonlama maliyetiyle karşı karşıya kalmak zorunda. Bu ülkelerin, özellikle de cari açık veren ülkelerin para birimlerinin dolara karşı değer kaybetmesi, enflasyonda yukarı yönlü baskı yaşaması demek.
Türkiye için de pazar konumunda olan Avrupa Birliği’nde maliye bakanlarının, ekonominin salgınından toparlanabilmesi için yarım trilyon avroluk yardım paketi üzerinde anlaşmaya varması ne anlama geliyor? Yeterli mi? Başka ne gibi önlemler alınabilir?
Evet sizin de belirttiğiniz üzere, Avrupa Birliği maliye bakanları 500 milyar avroluk bir yardım paketi konusunda anlaştı. Bu paket, Avrupa Merkez Bankası şemsiyesi altında bulunan Avrupa Stabilizasyon Mekanizması çerçevesinde belirli kurallara göre ülkelere likidite sağlamak amacıyla dağıtılacak. Bu, kısa vadede corona virüsü salgını yüzünden durma noktasına gelen ekonomilerin likidite sorununu kısmen karşılayacak bir önlem. Fakat belirttiğim üzere, bu kısa vadede kısmen faydalı olabilecek bir paket. Kaldı ki, bu noktaya günler süren müzakereler sonucunda varıldı ve şimdiden birliğin güney ülkeleri ile kuzey ülkeleri arasında ciddi bir politik sorun yaratmış durumda.
Bu yardım paketinin uzun vadede gerekli olacak likiditeyi sağlayamayacağını düşünenlerdenim. Belirtmem gereken bir diğer nokta da Avrupa maliye bakanlarının uzun vadeli kalıcı ve etkili bir paket olarak gördükleri ‘corona tahvilleri’ konusunda henüz bir anlaşmaya varamamış olması. Bu konuda önümüzdeki günlerde müzakereler devam edecek ve onun sonucuna göre daha sağlıklı bir yorum yapabileceğimizi düşünüyorum.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) bilançosunu 6 trilyon dolara çıkarmasını ve 2.3 trilyon dolarlık ek önlem paketi açıklamasını nasıl yorumlarsınız?
İlk sorunuzda belirttiğim gibi ABD ekonomisi dünya üzerindeki her ekonomi gibi durma noktasında. Açıklanan mikro ve makro ekonomik göstergeler oldukca korkutucu. Fed bu salgının ABD ekonomisine yaratacağı hasarı engellemek amacıyla şu an tarihinde görülmemiş büyüklükte bir parasal genişleme politikası yürütmeye başladı ve sizin de belirttiğiniz gibi 6 trilyon dolarlık varlık alımı yapacağını açıkladı.
Bu paket özellikle banka ve finansal sektörun likidite sorununu çözmeye yönelik bir hamleydi. Böylece hem kendi iç piyasasındaki hem de dünya finansal piyasalarındaki paniği bir süreliğine yatıştırmış oldu ki bence bu gerekli bir hamleydi.
Geçen gün açıklanan paket ise ufak ve orta dereceli işyerlerini desteklemeye yönelik bir paket. Amacı bankaların elindeki tüketici ve ufak çaptaki iş kredilerini satın alarak banka bilançolarını rahatlatmak ve o bankaların ufak ve orta dereceli kurumlara verecekleri yeni kredilerle bu kriz süresince ayakta kalmalarını sağlamak.
Dünya, ‘corona’ krizinin finansal etkilerinde zirveyi gördü mü? Normalleşme ne zaman, hangi koşullarda olur?
Bu krizin finansal etkilerinin zirveden çok uzağında olduğunu ve bu zirvenin tam olarak ancak corona virüsü salgını kısmen kontrol altına alındıktan sonra görüleceğini düşünüyorum.
IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası organizasyonlar ne gibi önlemler alabilir?
Dünya Bankası misyonu açısından şu an sadece krizden sonra oluşacak durumlara göre bazı hamleler yapabilir. IMF zaten corona virüsü salgınından oluşan ekonomik sorunlarla baş edebilmeleri için üye ülkelere yönelik 1 trilyon dolarlık yardım fonu oluşturmuş durumda.
Buna ek olarak likidite sorunlarını aşmak için ekstra 500 milyarlık swap limitleri açıkladı. Bildiğim kadarıyla birçok üye ülke bundan faydalandı ve faydalanmaya devam ediyor.
Türkiye ve benzer ülkeler için IMF çıkış yolu olabilir mi?
Dünya ekonomileri corona virüsü salgını ve bu salgının ekonomileri üzerine yaratacağı tahribatı önlemek amacıyla ciddi ekonomik paketler açıklıyor. Merkez bankaları da koordineli bir şekilde parasal genişlemeye yönelik adımlar atıyor. Türkiye de bu ülkelerden biri. Ben IMF’in şu aşamada fonlama maliyeti ve finansman açısından, sıcak para ihtiyacı olan ülkeler için ciddi bir alternatif olabileceğini düşünüyorum.
Reel ekonomiler sokağa çıkma sınırlandırmaları gevşetildikten ve üretim/tedarik zinciri canlandıktan sonra -özellike işsizlik bazında- nasıl bir durumda olacak?
Milyon dolarlık bir soru bu. Her şeyden evvel, krizden sonra son birkaç senedir, zaten küresel olarak yaşanan bir talep sıkıntısının, eski seviyesine gelip gelmeyeceğinden ve üretim ile tedarik zincirinin canlanıp kriz öncesi seviyesine geleceğinden emin değiliz. Gelse bile, kriz bitene kadar özellikle ufak ve orta dereceli kurumların bu krizden ne durumda çıkacağına dair bir fikrimiz yok.
Bu sorunun cevabı krizden sonra ekonomilerin nasıl bir toparlanma süreci geçireceğiyle alakalı. İşsizlik oranlarının dünya ekonomileri düzeyinde bir yükseliş göstereceğini söylemek yanlış olmaz. Tabii bu durumun normal şartlarda yüksek işsizlik oranı görünen ülkelerde daha büyük sorun teşkil edeceği kuşkusuz.
Yunanistan’ın sosyal durumu nasıl? Hükümet ne gibi tedbirler aldı?
Yunanistan’da şu an alınan önlemler birinci ayını doldurmuş durumda. Sokağa çıkma yasağının ise üçüncü haftasını dolduruyoruz. Hükümet, kademeli olarak önlemler açıkladı. İlk başta okullar kapatıldı, hemen ardından işyerleri, restoranlar, barlar ve alişveriş merkezleri kapatıldı. Son olarak da bazı gerekçeler dışında sokağa çıkma yasağı getirildi.
Şu an itibariyle yeni vakalarda, yoğun bakımdaki hasta ve ölüm sayılarında bir düşüş söz konusu. Buna rağmen sokağa çıkma yasağı 27 Nisan’a kadar uzatılmış durumda. Son rakamlar umutlandırıcı olsa da, buradaki yetkililer büyük çabalarla ve zorluklarla elde edilen bu pozitif tablonun bir gevşemeyle tersine dönebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Özellikle Paskalya Bayramı dolayısıyla Atina’nın dışına çıkışlar (geleneksel olarak Atinalılar bu bayramda şehir dışında köylerine, yazlıklarına ve adalara gider), aynı zamanda limanlardan adalara ve adalar arasında ulaşım -belli başlı gerekçeler dışında- yasaklandı. Sağlık bakanlığı ve bilim kurulu, ‘vaka sayısındaki azalma iki hafta daha devam ederse mayısın ortasına ya da sonuna doğru kısıtlamaların kademeli olarak azaltılabileceği’ yönünde bazı açıklamalar yaptı son günlerde.