• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Ne siz masumsunuz, ne de bizler saf (I): KONDA’nın özrü yetmez

17/08/2014 09:20

 

MURAT SEVİNÇmurat sevinc

Matrak memleket Türkiye… 15 Ağustos’tan yani YSK’nin resmi sonucu açıklamasından sonra, bu satırlar yazılırken; artık başbakan olmayan bir başbakan, artık milletvekili olmayan bir milletvekili ve genel başkan olmayan bir iktidar partisi genel başkanı tarafından idare ediliyor!

Ne tuhaf bir cümle oldu. Batı dillerinden birine çevirseniz, kimse anlamayacaktır. Ancak memleketimizde hukuk ve Anayasa, taze devlet başkanının elinin kiri olduğu için, en açık anayasa hükmü dahi bir şey ifade etmiyor.

Reklam

fotoğraf: Reuters

Fotoğraf: Reuters

 

Yazının konusu, nicedir bir tür kabile hukuku uygulanan Türkiye’de, ‘Reis’ ve sakil pervanelerinin fantastik anayasa yorumları değil. Çünkü AKP’lilerle hukuk (ve herhangi bir şey) tartışmak, nicedir olanak dışı.

Siz, ‘anayasanın ihlali’ dediğinizde; karşınızdaki, ‘CHP döneminde İstiklal Mahkemeleri kurulmuştu’ deyiveriyor. Siz, ‘nefret söylemi kullanıyor’ dediğinizde; bu kez ‘Ezan Türkçe okunuyordu’ yanıtıyla karşılaşabiliyorsunuz. ‘Vesayet kalktı’ iddiası ise aspirin gibi, her derde deva!

Reklam

Türkiye’de Anayasa, Erdoğan’ın kendisine yakışanı giymesidir!

Erdoğan ne yaparsa yapsın, haklı çıkarmak için canhıraş ve utanç verici bir çabaya girişiyorlar. Gerçek üstü bir durum yaşıyoruz.

Dolayısıyla bu ‘tali’ konuyu hiç uzatmadan şöyle bitirip rahata erelim: “Türkiye’de Anayasa, Erdoğan’ın kendisine yakışanı giymesidir.” Bu kadar.

Aksini düşünen varsa, buyursun. Bir önceki yazının ara başlıklarından biri, anket/araştırma şirketleri üzerineydi ve “Ne siz masumsunuz ne de biz aptalız” cümlesiyle sona eriyordu. Buradan devam.

Fotoğraflar: DHA

Fotoğraflar: DHA

 

Araştırma şirketleri yalnızca Türkiye’de değil, seçim olan ve seçimlerin yönetime katılmada bir anlam ifade ettiği temsili demokrasilerde önemli işlev görüyor. Özellikle hem federal hem federe düzeyde sürekli seçim atmosferinde yaşayan ve partilerin birer seçim makinesi olarak iş gördüğü ABD’de, Türkiye’de olduğundan çok daha etkili.

Kabul etmek gerekir ki, seçmeni ve sistemin tüm bileşenlerini az ya da çok yönlendirme gücüne de sahipler. Bileşenlerden kasıt; medya, sermayedar, sivil toplum vs…

‘Türkiye’de her şey olunur ama rezil olunmaz…’

Söz konusu şirketler yalnızca seçim çalışmaları yapmıyor tabii. Bu şirketler sayesinde, bir gün ülkede yurttaşın ‘diğerine’ ne ölçüde güvendiğini, diğer gün ‘mutluluk’ endeksini öğreniyoruz. Buna mukabil daha çok seçim anketleriyle gündeme geldikleri de gerçek.

Seçim akşamları TV’lerde ahkâm kesen sevimsiz erkeklerin bir kısmı hiç kuşkusuz anketçiler. Toplumu ve yurttaş eğilimlerini rakamlar üzerinden analiz ederken, başta düşük oy alanlar olmak üzere tüm partilere akıl vermekten de geri kalmıyorlar.

Yaptıklarını önemli bulanlar olabilir tabii ancak ben, çoğu ‘seyahat acentesi sahibi’ kılıklı bu erkekleri, ‘antipatik ve lüzumundan fazla bilgiç bulma’ özgürlüğümden yararlanıyorum!

Hele ki cumhurbaşkanı seçiminde hemen hepsi çuvallamışken bu kadar çok konuşmayı istemeleri ve hiç hız kesmeden ‘yorum’ yapabilmeleri, hakikaten ibret verici. Gel de Murathan Mungan’ı anma. ‘Türkiye’de her şey olunur ama rezil olunmaz’ demişti ya…

Tarhan Erdem ve KONDA

KONDA'nın özür açıklaması.

KONDA’nın özür açıklaması.

 

Büyük anket firmalarının hemen hepsi, bu kez oy oranlarında ‘yanıldı.’ Seçim sonrası bazı açıklamalar yapmayı deneseler de kendilerine yönelen kızgınlık açık. Ancak beni yalnızca bir şirketle bir kişi ilgilendiriyor. KONDA ve Tarhan Erdem.

KONDA ve Erdem’in, söz konusu şirket ve kişiler içinde çok özel bir yeri var. Tümünden daha prestijli ve güvenilir kabul ediliyor.

Erdem, uzun yıllar siyaset içinde yer almış, başta CHP olmak üzere parti örgütlerini ve partili ilişkilerini, ayrıca bürokrasi ve ülkenin idari yapılanmasını gayet iyi bilen biri. Kendisinin seçim hukuku, seçim yasaları (nitekim konuya dair kitabı da var) ve genel olarak seçimler üzerine engin bilgi ve deneyimi var.

Bazı değerlendirmeleri aceleci

Bazı yazılarını öğrencilere okuttuğum oluyor. Yıllardır takip ettiğim Erdem’in çoğu düşüncesine, değerlendirmesine katılırım. Hemen her zaman özgürlükçü safta olduğunu düşünürüm.

Buna mukabil bazı yazılarına çok sinirlenirim. Kimi değerlendirmelerini aceleci ya da yanlış bulurum.

Örneğin: Uzunca bir süre, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını istemediğini düşünmesi ve bu görüşte olanları eleştirmesi (bunu bir ‘önyargı’ olarak tanımladı)…

Üç beş yıl önceki bir yazısında Türkiye’de baskı ortamı göremediğini dile getirmesi…

Cumhurbaşkanı seçimlerinin 2012’de yapılması gerektiğini savunurken (çok haklı olarak) AKP’nin tek yanlı/keyfi hukuk kuralı yaratma pratiklerini ısrarla görmezden gelmesi…

2010 Anayasa değişikliklerinin ardından, bugün bile hala, Türkiye’nin 2010 öncesinden daha demokratik bir ülke olduğunu savunması vb. Örnek çok. Yazı sınırlı!

KONDA’ya sıradan bir özürden daha fazla bedeli olmalı

Erdem’in düşünceleri elbette herkesçe her daim kabul görmek zorunda değil. Haliyle, kendisinin hangi görüşünü beğenip hangisini tutarsız ya da yanlış bulduğum yalnızca beni ilgilendirir.

Ancak bu yazının asıl konusu olan seçim sonucu tahmini meselesi, yalnızca beni değil, Türkiye siyasetini ilgilendiriyor. Eğer Erdem, otobüste ayağıma bassaydı ya da ağır bir söz sarf etseydi, dilediği özür anlamlı olabilir ve kabul edilebilirdi.

Ancak Türkiye’de herkesin fazlasıyla ciddiye aldığı bir araştırma şirketini yöneten kişi olarak, seçim yasaklarını ihlal ettiği yetmezmiş gibi (kendisi, üç gün önce sonuç açıklanmasının bir ihlal olmadığı kanısında) bu denli farklı bir sonuç (-9.1 fark) açıklamasının, sıradan bir ‘özür’den daha fazla bedeli olmalı.

Unutmayalım: Bu seçimin diğerlerinden en temel farkı, çok sayıda yurttaşın ‘diğerini’ sandığa ikna etmeye çalışmasıydı!

BDP’ye de barajı geçirmişti!

KONDA böylesi sorunları daha önce de yaşadı. Yani ortada, ‘ilk kez tökezleyen’ bir şirket yok.

Hepsi bir yana, benim asıl dikkatimi çeken, 2011 genel seçimlerinde, Erdem’in BDP’lileri parti olarak seçime girmeye ikna çabası olmuştur.

Erdem, 17 Mart 2011 tarihli Radikal’de, “BDP seçime parti olarak girerse barajı geçer” başlıklı bir yazı kaleme aldı. ‘Geçebilir’ değil, ‘geçer’ iddiasındaydı. Yazı, başından sonuna dek keskin sayılabilecek yargılarla doluydu. Kürt halkının özelliklerini araştırdıklarını ve 50 yıllık kişisel deneyiminin değerini vurguluyordu.

Oy tahmini de yanlıştı

Burada anlatılması gereksiz bir takım değerlendirmeler/tahminler ışığında, BDP’nin Türkiye genelinde 5.5 milyon Kürt oyu alabileceğini, ayrıca ülkede değişim isteyenlerin (Kürt olmayan seçmen) bir kısmının katkısıyla da oy artıracağını iddia etmişti.

Erdem; “…BDP bütün illerde aday göstererek seçime katılırsa, dört milyonun çok üzerinde oy almasının önünde bir engel göremiyorum” diyecek kadar iddialıydı.

Aday listeleri kesinleştiğinde, 11 Nisan 2011 tarihli yazısında Erdem, BDP’nin 50 ya da üzerinde milletvekili çıkaracak oy oranına ulaşabileceği iddiasını sürdürüyordu.

BDP, eğer parti olarak girseydi belki bağımsız aday gösterme yönteminden daha kazançlı çıkabilirdi. Ancak bağımsızlarla girmeyi tercih etti.

2011 seçiminde, BDP’li olan ve olmayan tüm bağımsızlar, yalnızca 2 milyon 819 bin 896 oy alabildi. Yani, yüzde 6.57! Bu arada, geçerli oy tahmini de yanlıştı: En çok ‘40 milyon’ değil, yaklaşık ‘43 milyon’ geçerli oy söz konusuydu.

AKP Anayasa’yı değiştirebilirdi!

Diğer bağımsızlar da düşünüldüğünde BDP’nin oyu, yüzde 6’yı zar zor bulur haldeydi. Eğer BDP, Erdem’e uyup seçime parti olarak girse ve barajı geçemeseydi (ki olanaksız görünüyor), oy aldığı bölge hesaba katıldığında, AKP onlarca milletvekilliği daha kazanacaktı.

Türkçesi: AKP, Anayasa’yı tek başına değiştirecek sayıya ulaşabilecek ve BDP’liler TBMM’ye giremeyecekti.

Erdem’in, 2011 seçimi sonrası, bu konuya dair anlamlı bir değerlendirme kaleme aldığını hatırlamıyorum. Olacak iş mi?

Yazı çok uzayacağı için burada kesiyorum. İkinci yazı, KONDA’nın cumhurbaşkanı seçimi tahmini, Erdem’in ‘rapordaki’ yorumları, seçim yasaklarının ihlali (kendisinin reddettiği) ve özür metni üzerine olacak.

Not: Bugün Hürriyet’e göz attım. Diğer yazarların, Yılmaz Özdil’in sansürlenmesinden haberlerinin olmaması ne garip. Hürriyet yazarları hangi gazeteleri okuyorlar ki acep? Ah şu etik ilkeler ah…

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Bahçeli ve Akşener aşı oldu: MHP liderine ilk doz ‘makamında’ yapıldı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Covid-19 aşısı yaptırdı.

Gelecek Partisi yöneticisi Selçuk Özdağ’a saldırı

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Ankara’da aracına binerken kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı.

CHP lideri: Aşı olmak için vatandaş Kılıçdaroğlu olarak sıramı bekleyeceğim

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aşı olmak için ‘vatandaş Kılıçdaroğlu olarak sırasını bekleyeceğini’ açıkladı.

Aşının yan etkisinin olmadığını söyleyen Erdoğan: Evelallah sapasağlamım

Ankara Şehir Hastanesi’nde dün akşam Covid-19 aşısının ilk dozunu olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir yan etki olmadığını belirterek, “Evelallah sapasağlamım” dedi.

HDP’nin eş başkanları: Sıramız gelince aşı olacağız

HDP’nin eş başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, sıra geldiğinde Covid-19 aşısı yaptıracaklarını bildirdi.

‘Cumhurbaşkanlığı sistemi’: İktidar, muhalefet ve Kürtler
Özdil’i bugün savunmazsak ne zaman savunacağız!

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1172 gündür tutuklu

AGORA

Türk mutfağı dünyada başarı yakalayabilir mi?

Mehmet Aksel

Türkiyelilik, Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı…

Murat Sevinç

Markalaşmak için sihirli formül

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Hande Fırat: Aşı da olsanız maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymaya devam etmeniz gerekiyor

Orhan Uğuroğlu: Ekonomiyi yönetenler için bundan büyük yüz kızartıcı örnek olamaz

Sedat Ergin: Koca’nın aşılama için ‘çok erken dönemde’ hedefini tutturduğunu söylemek mümkün değil

Burhanettin Duran: Sistem tartışması muhalefete değil iktidara yarar

Emin Koramaz: 19 yıllık AKP iktidarında su yönetiminin başarısız olduğu gün gibi aşikar

İsmail Saymaz: İnce, istifasını yazmaya koyuldu

Abbas Güçlü: Tableti ve erişimi olmayan öğrencilere nasıl not verilecek?

İbrahim Kahveci: Aylık değişimleri başarı diye satıyoruz

Faik Çetiner: Fenerbahçe’nin stoperleri için papatya falı açmaya devam mı edilecek?

Ussal Şahbaz: Dijital ekonominin sınırları çizilirken bir ittifakın içinde yer almamız lazım

Muharrem Sarıkaya: Barajın ittifak halinde de uygulanması yeni partiler açısından sorun üretecek

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Yıllarca çekmecede katlı duran Tenten çizimi 3.2 milyon avroya satıldı

Maldivler’in en geniş özel adası hizmete açıldı: Geceliği 600 bin liraya misafirlerini bekliyor!

İstanbul’un yüksek kesimlerinde kar yağışı

Avustralya’da bir adam kayıp kedisini bulmak için askeri teçhizat ile hayvan barınağını bastı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi