Daha önceki hükümetler tarafından izlenen “denge politikasının” bozulmasının bir sonucu bu; Geleneksel Türk dış politikası NATO ve Avrupa Konseyi üyeliği ile Batı kampında yer alıp, ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olmasını İslam coğrafyasında, soydaşlık kimliğini ise Orta Asya ve Balkanlarda kullanarak oluşturmuştu bu denge politikasını. Rusya’yla “temkinli” ancak dostane ilişkiler, Ortadoğu coğrafyasında ülkelerin içişlerine karışmama da politikanın ana temelleri arasında yer alıyordu.
AK Parti hükümetleri döneminde bu politikaların tümü adeta ters-yüz edildi;
Rusya ile “temkinli” ilişkinin yerine, başta enerji olmak üzere Moskova’ya bir “bağımlılık ilişkisi” oluşturuldu;
Türkiye, yer aldığı NATO kampında, bizzat NATO müttefikleri tarafından “yaptırım uygulanan” ülke haline geldi.
Suriye savaşı ve Mısır’daki darbe sürecinde “komşuların içişlerine karışmama” ilkesi yerle bir edilip, Müslüman coğrafya ile onarılması kuşaklar sürecek hasar oluşturuldu.