“Kandıranlar” kulübüne Tahran zirvesinde sadece Putin girmedi; Listeye İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi de eklemek gerek.
Soru şu; İran gibi hiçbir şekilde şeffaf olmayan bir rejim, müthiş bir şeffaflık örneği göstererek neden Tahran zirvesini baştan sona canlı yayınladı? Bu sorunun yanıtı, canlı yayında tüm dünyanın ne izlediğinde gizli.
İşin özeti şu; Erdoğan İdlib için “ateşkes” istedi, Putin ise “terör örgütleri burada yok. O zaman ateşkesi kimle konuşacağız” dedi. Böylece canlı yayında İranlılar, Türkiye’yi İdlib’deki cihatçı grupların “hamisi” gibi sunmayı başardılar. Ortadoğu’daki tüm Şii hareketlerin “hamisi” durumunda olan, bu nedenle de başta ABD olmak üzere, Batı’nın büyük tepkisini çeken İran, Türkiye’yi de tüm Sünni cihatçı grupların “hamisi” gibi göstermeyi başardı.
Tek taşla iki kuş; İran, hem “Ortadoğu’da yalnız değilim. Herkes birilerini destekliyor” imajı yarattı, hem de Türkiye ile başta ABD olmak üzere, Batı’nın arasını daha da açabilmek için yeni hamle yapmış oldu.
Unutmayın; İran’ın bugünlerdeki en büyük derdi Washington’un yaptırımları. Bu yaptırımlardan olabildiğince korunmanın yolu ise, Türkiye gibi ülkelerin ABD ile zaten limoni olan ilişkilerini daha da kötüleştirmek. Böylece etrafındaki müttefiklerini arttırmak.