Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
AK Parti’nin MHP üzerinde, MHP’nin AK Parti üzerinde bir hesabı yok ki aralarında çatışma olsun.
Sayın Bahçeli’nin ağır bir sorumluluk, tarihî bir misyon üstlenerek yaptığı ‘iç cepheyi güçlendirme’ hamlesi, zaten bunu sağlamayı arzu eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı neden rahatsız etsin?
Bugünkü konjonktürde sadece Bahçeli ve MHP’nin bu çıkışı yapması önem arz ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da AK Parti, neden “Sen geride dur, ben öne çıkayım” desin?
Israrla “Uçakta bu neden sorulmuyor?” diyenlere, durumun böyle olmadığını azıcık zekâ kırıntısı olanların dahi anlayabileceği biçimde anlattık.
Cumhurbaşkanı da Sayın Bahçeli’nin çıkışının tarihî önemine kürsü konuşmalarında dikkat çekti ve desteğini açıkça ifade etti.
Buna rağmen ‘fondaşların’ Erdoğan’ın sözlerini duymazdan gelerek Cumhur İttifakı ortakları arasına nifak sokma gayretini anlayabiliyoruz..
Lakin karşı mahalleye “Bak biz de buraları sorguluyoruz” mesajı vererek şirin görünmeye çalışan güya iktidar yanlısı eksik akıllılara ne demeli?
MHP lideri Bahçeli, doğrudan hükûmette yer almayan bir siyasi lider olarak devleti rahatlatacak keskin çıkışlar yapabilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘devlet sorumluluğu gereği’ söyleyeceklerini kısıtlayabilir, gazeteci sorsa bile cevap vermeyebilir.
Hele ki zaten tavrını yeterince ortaya koyduğunu düşünüyorsa, bunun üzerine bir şey söylemek istemiyor, bu konu hakkında daha fazla öne çıkmak istemiyor olabilir…
Zorla tekrarlatmak gibi bir gazetecilik görevi olabilir mi?
Muhalefetin, Cumhur İttifakı ortakları arasında fitne çıkarma isteğine hizmet etmek midir gazetecilik?