Türk alfabesi, sadece Türk vatandaşlarının okur yazar olmasını sağlamamıştı, aynı zamanda, Latin harfleri kullanan yabancıların da yabancılık çekmeden Türkçe öğrenmelerini sağlamıştı. Harf Devrimi’nin bu evrensel yönü pek ele alınmaz. Osmanlıca bilen insan sayısı tüm dünyada bir elin parmaklarını bile geçmezken, öğrenme kolaylığı sayesinde Türkçe okuryazar olan yabancı sayısında adeta patlama yaşandı. Millet Mektepleri açıldı. Okuma yazma bilmeyen 16-45 yaş arasındaki kadın ve erkek her Türk vatandaşı, evine en yakın millet mektebine gitti. 45 yaşından büyük vatandaşların yükümlülüğü yoktu, ama eğer isterlerse, mektebe katılma hakları vardı. Dört aylık eğitimdi, haftada üç gün, ikişer saat ders yapılıyordu. İlçe veya köyde okul binası varsa, okul binalarında, yoksa, açık havada mektep açılıyordu, sınıf sayısı 20 binden fazlaydı. Edirne’den Hakkari’ye Türkiye’nin tamamı okul olmuştu. Öğretmenlerimiz ders veriyordu, ek ücret alıyorlardı. Çalışanlar için akşam mektepleri de vardı. Eğitim sonunda sınav yapılıyor, diploma veriliyordu. Karma eğitim veriliyordu. Kadınlar erkekler aynı sıralarda yan yana oturdu. Kaçgöç yoktu. Kadınların katılımı çok daha fazla oldu. İlk dört ayda 600 bin vatandaş okur yazar oldu. İlk yılın sonunda üç milyonu buldu. Türkiye nüfusunun o tarihte 13 milyon kişi olduğunu düşünürsek, bir yılda üç milyon kişi, gerçekten inanılması çok güç bir orandı.
Özetle… Mahir topu tut, Mahir ip atla, Mahir zil çaldı, Mahir okula koş ,Oku Mahir oku…