Bir gün Vedat, başında bekleyen hemşireleri atlatıp tuvalete kaçtı. Babası Ferit Bey’in ürettiği Ferit marka limon kolonyalarından birini tuvalette üzerine boşalttı ve cebinde sakladığı kibriti yaktı…
Fark edilir fark edilmez müdahale edildi. Kaldırıldığı Amerikan Hastanesi’nde birkaç başarılı ameliyat geçirdi. Gözlerini açmış, herkes çok sevinmişti; ancak bedeni bu acıya daha fazla dayanamadı.
1961 yılının 3 Eylül’ünü 4’üne bağlayan gece, böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti. Öldüğünde kırk altı yaşındaydı; ardında biri bir buçuk yaşında, diğeri hiç göremediği üç aylık iki kız çocuğu bırakmıştı.
Darbeciler babasının isteğine rağmen cenazesinin İzmir’e gönderilmesine izin vermediler. Aile yakınlarının katıldığı bir törenle Zincirlikuyu’ya gömüldü.
Ondan 13 gün sonra da Menderes, İmralı Adası’nda idam edildi.
O gece Gaskonyalı Toma’da Vedat Eczacıbaşı ve arkadaşlarına müdahale eden gruptakilerden biri Milli Türk Talebeler Federasyonu başkanlığı yapmış, dönemin gençlik liderlerinden Nurettin Sözen’di. Olanları o günkü gazetelere şöyle anlatmıştı:
“Beyoğlu’ndaki Toma’nın lokantasına gittik. Yarım saat sonra altı kişilik bir grup geldi. Bu grubun başında Vedat adında biri vardı. Müziğin başlamasıyla bu şahıslar oturdukları masada Menderes için kadeh kaldırdılar. İkazlara rağmen bu hareketler devam etti. İsmet İnönü aleyhinde konuşmağa başladılar. Alev Coşkun bize heyecan göstermemizi söyledi. Patronla konuşmak üzere masadan ayrıldı. Patronla konuşması bir sonuç vermeyince Birinci Şube’ye telefon etmek istedi. İşte kavga bu sırada çıktı.”
Vedat Eczacıbaşı ve arkadaşlarını polise ihbar etmek için telefon açan, daha sonra da karakolda aleyhlerine şahitlik yapan Kurucu Meclis’in en genç üye ise Alev Çoşkun’du.
Talihin bir cilvesi geçen hafta onun adını bir kere daha içinde ihbar ve şahitlik geçen haberlerde duyduk.