
DR. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
Yeme bozuklukları, kökeni psikolojik sebeplere dayanan yeme tutum ve davranışlarındaki problemler olarak tanımlanabilir. Erken tanı ve tedavi olmazsa ölümle dahi sonuçlanabilir.
Ben de senelerdir ülkemizde yeme bozuklukları hakkında farkındalık kazandırmaya çalışıyorum. Mesleğe başladığım yıllarda kapı kapı gezip gönüllü seminer vermek için ricada bulunurdum. İnsanlar ‘yeme bozuklukları‘ lafını duyunca konuyla pek ilgilenmezdi; çünkü birçok kişinin zihninde yeme bozuklukları mankenlere özenen genç kız hastalığı ya da sağlıksız beslenme olarak etiketlenmişti. O zamanlar bu konuyla ilgilenen çok az sayıda kurum oldu. Zamanla konuya ilgi biraz daha artsa da yine de bilinç yok denecek kadar az. Ayrıca, farkındalık kazandırmak için yapılan girişimlere karşı da çok fazla duyarlılık gösterildiğini söyleyemeyeceğim.
Sevgili Fatih Altaylı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da duyarlılık gösteren az sayıda kişiden biri. Bu konudaki farkındalığı artırmak için verdiğim mücadelede sesimi duyurabilmem için beni ikinci kez Teke Tek’e -bu sefer kendi Youtube kanalına- davet etti.
Kendisiyle yeme bozuklukları üzerine kapsamlı bir program yaptık. Ve o günden beri de telefonlarım susmuyor, e-mail kutum dolup taşıyor. Yeme bozukluğu olup etkin destek alamayanlar ve yeme bozukluğu olduğunu program sayesinde farkına varanlar bana ulaşmaya çalışıyor.
Bu durum beni hem memnun etti, hem de üzdü. Yeme bozuklukları hakkında farkındalığın ne kadar az olduğunu bir kez daha idrak etmiş olmakla birlikte, bu alanda çalışan yetkin uzman sayısının yetersizliğini de bir kez daha görmüş oldum. Gelen yorumlardan bazılarından yola çıkarak konunun hala tam anlaşılamadığını söyleyebilirim. Dolayısıyla bir kez daha yeme bozuklukları hakkında yazmak istedim. Özellikle de yanlış anlaşılan kısımlardan bazılarına değinmek istedim.
Yeme bozuklukları hakkındaki varsayımlar
İnsanların birçoğu yeme bozukluklarını toplum veya sosyal medya baskısıyla ortaya çıkan güzel olma takıntısı sanıyor ve yeme bozukluğu olan insanların bir plastik cerrahtan diğerine koştuğu yanılgısına düşüyor. İnsanın bedeniyle barışık olmamasını bir patoloji olarak değerlendiriyor. Oysa, yeme bozukluklarının zemininde çekici olma arzusu değil; şişman olma korkusu ve zayıf olma takıntısı yatar. Yeme bozukluğu olan insanlar için zayıf olmak çekici olmaktan çok daha önemlidir. Yani yeme bozukluğu olan insanların birçoğu hastalıklı görünen zayıflığı sağlıklı görünen çekiciliğe tercih eder.
Yeme bozukluğu, beden şekli ve kiloya olması gerektiğinden daha fazla anlam yüklemekten kaynaklanan yeme tutum ve davranışlarındaki bozukluklar olarak özetlenebilir. Sanırım bu özetleme biçimi insanların aklını karıştırıyor; çünkü burada bahsi geçen beden şekline olması gerektiğinden fazla anlam yüklemek, burnun hokka gibi olmasını istemek ya da dudakların dolgun olması için dermatoloğa koşmak değildir. Kişinin bedeninin bazı bölgelerinin daha kalın ya da kilolu olmasından rahatsız olması ve bu rahatsızlığın kişinin günlük yaşantısını olumsuz yönde etkilemesidir.
Bölgesel kalınlık gerçekte var olmayabilir yani tamamen kişinin kendi algısındaki yanılgıdan kaynaklanıyor olabilir. Özetle, kişinin bedeninin kalın ya da şişman olduğunu düşündüğü bölümünü olduğundan daha kalın görüyor olması mümkün. Örneğin, bacaklarının kalın olduğunu düşündüğü için kişi sürekli sıkı diyetler yapabilir. Bu da onun günden güne zayıflamasına zemin hazırlayabilir. Aynı zamanda, bacaklarının kalın olduğunu düşündüğü için yaz sıcağında bile uzun, bol pantolonlarla dolaşabilir. Diğer bir deyişle, yeme bozuklukları kapsamında beden şekline olması gerektiğinden fazla anlam yüklemek, yine kiloyla ilintilidir.
Yeme bozukluğu olan kişilerin çoğunda ‘ne kadar zayıf o kadar iyi‘ anlayışı olduğu için yüze dolgu yaptırmak ya da göğüs veya kalça büyütme ameliyatı yaygın değildir. Yeme bozuklukları, ‘çekici olmak için zayıf olmak gerekir’ düşüncesiyle başlasa da çekici olma isteği geri planda kalır ve zayıf olmaya odaklanılır. Kilo vermeye çalışmak aynı zamanda bedeni kontrol etmeye çalışmanın bir yöntemidir.
Plastik cerrahi müdahalelerde ortaya çıkacak görüntü kişinin kontrolü dışında olabileceği için çok tercih edilmez çünkü yeme bozukluğu olan kişilerin temel ihtiyacı, bedeni üzerinden kontrol etme ihtiyacını gidermektir. Ayrıca, her ne kadar yeme bozukluğu olan kişilerde mükemmeliyetçilik sıklıkla görülse bile, mükemmel beden görüntüsü yine ince olmakla ilintilidir. Ayrıca, plastik cerrahi müdahale kontrol dışı olduğu kadar ‘yapay’ olduğu düşüncesiyle mükemmel olarak tanımlanmaz. Yani sanıldığının aksine, yeme bozukluğu olan kişiler, yeme bozukluğu psikopatolojisi ekseninde çoğunlukla plastik cerrahiye karşıdır.
Bazen yeme bozuklukları başka psikopatolojilere eşlik edebilir. Eğer yeme bozuklukları, beden dismorfik bozukluk veya kişilik bozuklukları gibi başka psikopatolojilerin uzantısı olarak ortaya çıkmışsa, plastik cerrahi müdahaleye başvurma görülebilir. Özetle, yukarıda da belirttiğim gibi yeme bozukluğunu bedenini beğenmeyip zayıflamaya çalışmak ve estetik yaptırmak olarak tanımlayamayız ki bedenini beğenmemek ve dolaysıyla estetik müdahaleye başvurmak da kendi başına bir patoloji değildir.
Beden memnuniyetsizliği ve beden algısı problemi
Hazır yeri gelmişken birbiriyle karıştırılan iki kavramı netleştirmek istiyorum. Beden memnuniyetsizliği ve beden algısı problemi birbiriyle sıklıkla karıştırılır. Beden memnuniyetsizliği günümüzde birçok kişide olan bir durum. Kimisi kilosundan şikayetçi, kimi bedeninin herhangi bir bölgesinden.
Oxford Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Yeme Bozuklukları birimine göre eğer beden memnuniyetsizliği kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemiyorsa, yani bir obsesyon haline gelmemişse, normal kabul edilir. Diğer bir deyişle, bir insanın beş kilo vermek istemesi, burnunu yaptırmak istemesi psikolojik bir problem değildir. Yalnız, o beş kilodan dolayı sosyalleşmekten, alışverişten kaçınıyor, kendisini sürekli gizliyor ve sağlıksız diyetlere başvuruyorsa, bu bir problemdir. Ya da bir kişi kompulsif şekilde yani sık sık ve kontrolden çıkmış şekilde estetik müdahaleye başvuruyorsa, bu da bir problemdir.
Beden algısı problemi, kişinin bedenini algılamasında çarpıklık olması demektir. Yeme bozukluğu olan birçok kişide beden algısı problemi vardır. Yeme bozukluğu olan obez bireylerin çoğunda beden algısı problemi değil; işlevselliği bozan ileri düzeyde beden memnuniyetsizliği görülür. Yani kişi gerçekten kiloludur ve en başta sağlığı için kilo vermesi gerekir. Dolayısıyla, yeme bozukluğu olan her kişide beden algısı problemi vardır da diyemeyiz.
Öte yandan, yeme bozukluğu olan obez bireylerin öz güven problemi yeme bozukluğu olmayan obez bireylere kıyasla daha fazla olduğu için beden memnuniyetsizliği daha fazladır. Obezite oldukça karmaşık bir sağlık problemdir. Yani her obez olan kişide yeme bozukluğu yoktur. Ayrıca, her kilolu insan öz güven problemi yaşıyor ya da her kilolu insan kendi görüntüsü ile barışık gibi bir genelleme de yapamayız. Örneğin, Yale Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre çocukluğundan beri kilolu olan ama ailesi ve çevresi tarafından kilosuyla değil de kişilik özellikleri ya da diğer becerileriyle adından söz ettiren kişilerde kiloya bağlı öz güven problemi görülmez.
Yeme bozukluğu psikolojik bir problemdir. ‘Kendi bedenini sev’, ‘sen olduğun gibi güzelsin’ gibi yüzeysel mesajlarla ne önlenir ne de tedavi olur.
Yeme bozukluklarının oluşmasında birçok etken rol oynar. Genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmalar, body shaminge maruz kalmak, ani hayat değişimleri, psikolojik şiddet, cinsel taciz, stres yönetme becerilerinin gelişmemiş olması, ilişkilerde sınır koymakta zorluk çekme gibi farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Bazen başka bir psikopatolojinin uzantısı olarak da ortaya çıkabilir. Kişilik bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, kaygı bozuklukları, duygu durum bozuklukları, depresyon, post tavmatik stres bozukluğu gibi birçok farklı psikolojik problemle birlikte de görülebilir.
‘Kendimizi olduğu gibi sevmeliyiz’ telkinleri romantik ve sempatik duyulmasına rağmen bireyden bireye değişen kişilik örüntüleri ve psikolojik problem kombinasyonlarında hiçbir işe yaramaz.
Şekilcilik
Yeme bozuklukları alanında çalışan uzmanların genel psikopatoloji bilgisi ve yeme bozuklukları alanındaki deneyimi tedavi sürecinde oldukça önemlidir. 2015’e kadar yeme bozuklukları alanında çalışan psikoterapistlerin görüntüsünün süreci nasıl etkilediğine dair birçok bilimsel araştırma yapıldı. Benim de bu konuda uluslararası iki çalışmam oldu.
Bir terapistin kaygı problemi olabilir ama kaygı dışarıdan belli olan bir şey değildir. Oysa, beden görünendir ve üzerinden varsayımlar yapılabilir. Örneğin, ince ya da kilolu olan bir terapistin yeme bozukluğu olduğu ihtimali düşünülebilir. Dolayısıyla, 10 sene öncesine kadar alanda çalışan- özellikle de kadın- terapistlerin görüntülerinin terapi süreci üzerindeki etkisine dair çalışmalar yapılıyordu.
Yalnız, benim çalışmalarım dahil hemen tüm çalışmalarda terapistin bilgisinin, deneyiminin, danışanla kurduğu bağın ve tabii danışanın tedavi için istekli olup olmadığının tedavi sürecindeki etkinliğin temelini oluşturduğu ortaya çıktı. Yani yeme bozuklukluları alanında çalışan terapistin belli bir görüntüde olması gerekmiyor.
Ayrıca, algı ve algıya bağlı duygu bireysel olduğu için yani kişiden kişiye değiştiği için terapist nasıl görünürse görünsün, görüntüye bağlı standart bir algı ve duygu oluşturmak mümkün değil. Haliyle, terapistin görüntüsünü bir standarda bağlamak mümkün olsa bile işlevsel olmaz.
Ne yazık ki ülkemizde yeme bozuklukları hakkındaki farkındalık düşük olduğu için ve body shaming bir gelenek haline geldiği için yeme bozuklukları alanında çalışan terapistlere görüntüleri üzerinden çevre tarafından ve hatta bazen meslektaşlar tarafından zorbalık uygulanıyor.
Ben de bu zorbalığa zaman zaman maruz kalıyorum. Senelerce ABD’de bu işi yaptım ve bir kez bile benzer bir deneyim yaşamadım. Uluslararası Yeme Bozuklukları Derneği tarafından yeme bozukluğu uzmanı ve eğitmeni lisansı verilirken, alandaki otoriteler sizi görüyor. Hiçbir terapist- nasıl görünürse görünsün-görüntüsü üzerinden değerlendirilmiyor. Yani, terapistin görüntüsü sanıldığı gibi süreçte büyük bir anlam ifade etmiyor. Zaten bunun sanıldığı gibi bir anlamı olsa görüntü de bir değerlendirme kriteri olurdu.
Ayrıca ne yazık ki ülkemizde beslenme uzmanları da benzer bir zorbalığa maruz kalıyor. Kilosu biraz fazla olan beslenme uzmanı için, ‘Daha kendine faydası yok’ denilebiliyor. Diğer bir alanda da bazı kişiler çocuğu olmayan çocuk terapistlerinin etkin destek veremeyeceğine inanıyor.
Yani bilgi ve deneyim üzerinden değil, dışarıdan görünen üzerinden yargıya varılıyor.
Günümüzde gelişmiş ülkelerde ne terapistin ne de beslenme uzmanının görüntüsü konu edilir. Çocuk terapistinin çocuğu var mı yok mu, çift terapisti evli mi yoksa bekar mı ya da boşanmış mı gibi soruların yanıtları aranmaz.
Ne üzücü ki şekilcilik toplumumuzda her alanda olduğu gibi bu alanlarda da ayağımıza dolanıyor. Toplum olarak bugün yaşadığımız pek çok problemin temelinde şekilcilik olduğu göz önüne alınırsa, onca yaşanandan sonra hala kendimize bir ders çıkartamamış olmamız üzücü.
Farkındalığı arttırmak gerek
Özetle, yeme bozuklukları oldukça yanlış anlaşılan bir konu. Örneğin, anoreksiya nervoza olan her kişi aslında sanıldığı gibi çok zayıf değildir; çünkü anoreksiyanın atipik formunda kişi normal kilosunda olabilir ama yeme tutum ve davranışı kısıtlayıcıdır.
Sindirim ağızda başladığı için bulimiya nervoza kilo verdirmez. Her tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişi kilolu değildir.
Yeme bozuklukları insanın görüntüsü üzerinden anlaşılmaz. Bir insanı bedeni üzerinden yargılamak, eleştirmek ne maksatla olursa olsun body shamingdir. Body shaming de psikolojik şiddettir. Ayrıca body shaming, yapanın karşısındakini ne kadar incelediğine ve kendisinin görüntüyle ilgili konularda ne kadar hassas olduğuna dair bir belirti olabilir. Yani asıl sorun body shaminge maruz kalanda değil, body shaming yapandadır denilebilir.
Duygu duruma bağlı bozuk yeme davranışı da -yani zorlayıcı duygulara maruz kalınca fazla yemeye yönelme- ruh sağlığı uzmanlarının bazıları tarafından azımsandığı için bu problemi yaşayan birçok kişi ruh sağlığı uzmanı olmayan kişilere başvuruyor. Bu konu son günlerde popülerleştiği için başka alanlarda çalışanlar bu konuda danışmanlık vermeye kalkıyor.
Dolayısıyla, problem daha da kronik hale geliyor. Duygu duruma bağlı yeme probleminiz varsa yani diğer adıyla duygusal yeme probleminiz varsa, bu konuda deneyimli bir ruh sağlığı uzmanı görmeniz yerinde olur.
Yeme bozuklukları ve body shaming hakkındaki farkındalığın ne kadar az olduğu göz önüne alınırsa, bu konuda daha sık konuşmam ve daha sık yazmam gerek.
Yeme bozuklukları ve body shaming hakkında sizlerle daha fazla bilgi paylaşmam için beni destekleyen sevgili Fatih Altaylı’ya ve tabii bu köşede bana yazma imkânı tanıyıp, sizlere ulaşmama vesile olan Diken’e de yeri gelmişken teşekkür etmek isterim.
Sevgiyle kalın.