Roboski, Soma, Kobani… Her birinde zayiat bilançosu 33-34. Her biri ülkeyi sarmalamış ve esir almış derin sorunların farklı biçimlerde dışavurumu olan öfke sellerinin, toplu ölümlerin ve yıkımın sonucunda hiç değişmeyen bir şey var: Her kim iktidar sahibiyse çareyi ya kayıtsızlıkta buluyor veya otoriterleşmekte.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm iktidar çevresi günlerdir bu iki bildik Eski Türkiye refleksini yeniden, 32 kısım tekmili birden sahnelemekle,Yeni Türkiye modeline monte etmekle meşgul. Gezi’den ve 17 Aralık’tan sonra yayıldıkça yayılan otoriterleşme dalgasında yeni adımların işaret fişeği verildi bile.
Erdoğan’ın ‘Polisimiz ne yapacak? Hâlâ kalkan mı tutacak? Gereği neyse askerimiz de polisimiz de onu yapacaktır’ sözleri ardından güvenlik güçlerinin yetkilerini daha da artıran, toplantı/gösteri haklarını daraltan yasa tasarısının bu hafta TBMM’ye getirileceğini anlıyoruz.
Her toplumsal tepki dalgası, fiili bir olağanüstü hal gerekçesi. Güzergâhımız, polis devleti. Orta Asya cumhuriyeti modeline adım adım yaklaşılıyor.