Amerikan Washington Post gazetesi, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul başkonsolosluğuna girip kaybolmadan önce gönderdiği son köşe yazısını yayınladı. Yazının başlığı, ‘Arap dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu şey ifade özgürlüğü.’

Fotoğraf: Reuters
Washington Post editörü, Kaşıkçı’nın yazıyı kaybolduğu gün 2 Ekim’den önce kaleme kaleme aldığını, ancak yazının son düzenlemesinin kendisiyle istişare edilerek yapılması umuduyla yayınlamak için bugüne kadar beklediklerini açıkladı.
Yazıda, Arap ülkelerinin hükümetlerine medyayı susturmak için tam yetki verildiği öne sürülüyor.
BBC Türkçe’nin aktardığına göre, Kaşıkçı’nın yazısından bazı satırlar şöyle:
Geçenlerde (Washington merkezli düşünce kuruluşu) Freedom House’un 2018 raporuna bakıyordum. Arap dünyasında ‘özgür’ olarak nitelendirilen tek ülke vardı: Tunus. Bunun sonucu olarak diğer ülkelerde Araplar ya gelişmelerden habersiz ya da yanlış bilgilendiriliyorlar… İşin üzücü yanı, bu durum değişmeyeceğe benziyor. Arap dünyası 2011’in sonbaharında umut doluydu. Ancak tüm beklentiler kısa sürede yerle bir oldu. Arap toplumları eski statükoya geri döndü, hatta daha öncekilerden de zorlu koşullarla yüzleştiler.
Sevgili dostum, önde gelen Suudi yazar Saleh el Shehi, Suudi basınında bugüne dek yayınlanan en ünlü köşe yazılarından birini kaleme aldı. Sözleri, Suudi Arabistan’da kurulu düzene ters bulundu. Maalesef şimdi mesnetsiz bir suçlama sonrası çarptırıldığı beş yıl hapis cezasını çekiyor.
Mısır hükümetinin Al Masry Al Youm gazetesini toplatmasına, gazetedekilerin meslektaşlarından hiçbir tepki gelmiyor. Tüm bu eylemler uluslararası toplumun da tepkisini çekmiyor. Bunun yerine, kınamayı tetikleyebilecek faaliyetleri, sessizlik izliyor.
‘Arap Baharı’nın ruhunu yansıtmayı sürdüren birkaç ülke var. Katar hükümeti, komşularının ‘eski Arap düzeni’ni desteklemek için bilgi akışını kontrole dayalı çabalarının aksine, dış haberlere yönelik yayınlarını sürdürüyor. Ancak basının ‘kısmen özgür‘ olarak nitelendirildiği Tunus ve Kuveyt’te bile medya Arap dünyasının yüzleştiği sorunlara değil, iç gelişmelere odaklanıyor. Suudi Arabistan, Mısır ve Yemen’den gazetecilere bir platform sunmakta da tereddüt ediyorlar. Basın özgürlüğü konusunda Arap dünyasının en iyisi olan Lübnan bile kutuplaşmanın ve İran yanlısı Hizbullah’ın etkisinin kurbanı oldu.”
Arap dünyası bugün kendi Demir Perde’siyle yüzleşiyor. Perdeyi çekenler ise dış aktörler değil, güç mücadelesi içindeki iç güçler. Arapların, Soğuk Savaş’ın Radio Free Europe’una (Özgür Avrupa Radyosu) benzer bir şeye ihtiyacı var.
Yazılarımı yayınlayan Washington Post, onlardan çoğunun Arapçaya çevrilmesi için inisiyatif aldı, onların Arapça olarak da basılmasını sağladı. Bunun için minnettarım. Araplar, yazılarımı kendi dillerinde okumalı. Böylece onları anlayabilir, ABD ve Batı’da demokrasinin çeşitli unsurlarını ve komplikasyonlarını tartışabilirler.
Arap dünyasının eski uluslar ötesi medyanın modern bir versiyonuna ihtiyacı var. Vatandaşlar böylece küresel olaylar hakkında bilgi sahibi olabilirler. Daha önemlisi, Arap sesler için bir platform oluşturmalıyız. Yoksulluk, kötü yönetim ve kötü eğitim nedeniyle acı çekiyoruz. Propaganda aracılığıyla nefret yayan milliyetçi hükümetlerin etkisinden uzak bağımsız bir uluslararası forum yaratarak, Arap dünyasındaki sıradan insanların toplumlarının yüzleştiği yapısal sorunları çözmeye çalışmalarına yardımcı olabiliriz.”