“Nerede eski bayramlar!” serzenişi dedem Tahir Milor’un ağzından değil, bir misafirin ağzından çıkmıştı. Kim olduğunu hatırlamıyorum ama bu laf beni derinden etkiledi.
“Vay canına” demiştim kendi kendime. “Bayram bu kadar güzel bir şeyse eski bayramlar nasıldı acaba?” Sanki kıskançlık duymuştum.
Demez olaydım! Kıskançlık duymaz olaydım! Bayram zevkim dedem ve babaannem öldükten sonra, yani yarım asır önce, elimden alındı.
Nedeniyse yaşam şartları. Bu, bir makale değil, bir kitabı doldurur. İki cümleyle özetleyeyim. 16-24 yaş arası top gibi oradan oraya savruldum. Mutlu ve düzenli bir aile yaşamım olmadı. Bayramlar geldi, gitti ama bana hep teğet geçti. 24 yaş sonrası yurtdışındaydım. Eşiniz yabancıysa o hissiyatı istese de yaşayamaz.
Yeni yeni tekrar yaşamaya başladım bayram heyecanını ama… Ne zamandan beri mi? Kızım Ceylan Handan büyüyüp bilinçlendiğinden beri. Türkiye ile ABD’yi kıyaslıyor. “ABD’liler genelde yüzeysel olarak arkadaş canlısı, Türklerin içten gelen bir sıcaklığı var” diyor. Bayramın ne zaman olduğunu benden önce öğreniyor. Bayramın ilk günü gelip elimi öpüyor ve birbirimize sarılıyoruz.