Gene üzüm üzüme baka baka kararıyor. Geçerli anlayış “Adım Hıdır, elimden gelen budur!” Her kötü iş “Müşteri böyle istiyor abi” ile rasyonalize ediliyor. Lokantalar arasında bir yarış var ama bu, maliyetleri daha da aşağı çekme yarışı. Lokantaların tedarik zincirleri ya süpermarketler ya da onların da altında, sıhhî olmayan şartlarda üretim yapan endüstriyel üniteler.
En kötü yağlar, en ucuz glukoz tenekeleri, süt tozundan rezil peynirler, hazır ve tatsız-tuzsuz mezeler, kötü etler, hormonal şişirilen yetiştirme balık ve tavuklar!
Arada işini iyi yapan lokanta ve lokantacılar elbette var ama onlar da kendilerini ‘enayi’ hissediyor çünkü müşterilerin yüzde 95’i aradaki farkı görmüyor. İyiyi yapanı aşağı çekmek için muazzam bir güç var ama kötü norm olduğu ve ona alışılageldiği için kötü olan, üzerinde bir baskı hissetmiyor. Biraz trendy bir dekorasyon, biraz da para harcayıp sosyal medyayı kullanma. Bitti olay!
Bu gidişatın sonu ne olur? İyi yemek ve Türk mutfağı giderek sadece evlerde kalacak gibi geliyor bana.