Geçen haftaki üzücü İzmir depreminden sonra ‘gazeteci ağlar mı, ağlamaz mı’ tartışması başladı. Enkaz alanından ağlayarak haber sunan haberciler bu tartışmanın odağıydı. Bu konuda düşüncem şu: “Ağlayarak haber sunulmaz ama gazeteci haber sunarken ağlayabilir.” Burada bir nüans var. O da şu: Gazeteci duygulardan muaf bir yapay zekâ makinesi olmadığı için kimi zaman haber sunarken kendini tutamayabilir. Bunda bir tuhaflık yok. Ancak bunun bir norm haline gelmesi ya da daha sahici haber sunumu gibi algılanması sakıncalı. Çünkü gazetecinin işi duygu aktarmak değil haber yapmaktır.
(…)Dolayısıyla gazetecinin kendini tutamayarak ağlaması bir iş kazası olarak görülmeli, eğer iyice ne dediği anlaşılmaz hale geldiyse yayın kesilmelidir. Bu ağlamanın sonradan “Muhabirimiz haber sunarken ağladı” diye pazarlanarak sunulması da artık başkalarının acılarından, acıklı bir reyting toplama çabası olarak değerlendirilebilir.