AYŞEGÜL KASAP
[email protected]
@aysegul_kasap
TEMA Vakfı, madenciliğe kapalı alanların kanunla belirlenmesi için kolları sıvadı. Çünkü Türkiye’de sadece 24 ilde yaklaşık 20 bin maden ruhsatı var. Yani ‘Dur’ denilmezse Türkiye tanınmayacak hale gelecek.
Madenciliğe karşı, kanunlar yetersiz. Dahası maden faaliyetine başlandığında öyle sekiz-dokuz yılda da bitmiyor. Aksine alanlar genişletiliyor ve çalışmalar uzun yıllar devam ediyor.
10 yılda ormanlar yüzde 118 daha fazla parçalandı. Gıda güvenliği tehdit altına girdi, su havzaları insan sağlığı için belirlenen değerlerden altı kat daha fazla kirlendi. İşte bu nedenle TEMA, “Kanun korumazsa maden yaşatmaz” diyerek biran önce harekete geçilmesini istiyor.
Ama ne yazık ki bugüne kadar 6’lı masa denen ittifaktan bile henüz reaksiyon gelmedi.

TEMA Vakfı, 2019’dan itibaren maden ruhsatlarının dağılımını gösteren harita üzerinde çalışıyor. Bu kapsamda Çanakkale, Balıkesir, Muğla, Tekirdağ, Kırklareli, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Bartın, Eskişehir, Karaman, Kahramanmaraş, Erzincan, Tunceli, Ordu, Tokat, Artvin, Erzurum, Bayburt, Şırnak, Siirt, Batman ve Sivas illerinde yaklaşık 20 bin maden ruhsatının bulunduğu ortaya konuldu.

İllerin ortalama ruhsatlık oranıysa yüzde 63! Bu bölgelerin içinde ormanlar, korunan alanlar, tarım ve mera alanları ve kültür varlıkları da var.
Mevzuat, hiçbir şekilde statü ve nitelik gözetmeden her yerde madenciliğe izin veriyor. Bu sadece doğal varlıklarımızı değil, gıda güvenliğimizi ve kültürel değerlerimizi de yok ediyor.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç şunları söyledi: “Madencilik çalışmalarına yönetmelikler ve ilke kararlarıyla kısıtlamalar getirilmeye çalışılsa da, kolayca değiştirilebilen bu düzenlemeler doğayı ve insan sağlığını güvencesiz ve korumasız bırakmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Ajansı (UNEP) tarafından belirtildiği ve birçok ülke tarafından da uygulandığı gibi madenciliğe kapalı alanları kanunlarla belirleyip, belirlenen bu alanlarda arama faaliyetleri de dahil herhangi bir madencilik çalışmasına izin vermemek, doğal varlıkları, biyolojik zenginliği, yaban hayatını, tarım ve mera alanlarını, kıyıları ve içme suyu havzalarını madencilik faaliyetlerinden korumanın tek yoludur. Kanun korumazsa maden yaşatmaz.”
Aslında bu öneriyi gazeteci Mustafa Alp Dağıstanlı da iki yıl önce gündeme getirmişti. Diken’de kaleme aldığı bir yazıda Amerikalı biyolog Edward O. Wilson’ın Yarım-Dünya – Gezegenimizin Hayatta Kalma Mücadelesi kitabına atıf yaparak “Yarım Türkiye oluşturmalıyız” demişti Dağıstanlı: “Hatta her kent, her kasaba için böyle ‘dokunulmaz’ alanlar belirlemek gerek; artık çok geç, demeden. Bu demek değil ki, ayırdığımız bu yarının dışında kalan yerleri cehenneme çevirelim. Böyle bir ‘Yarım-Türkiye‘, koruma bilincinin yaratılmasına, geliştirilmesine, pekiştirilmesine de yarar, ama asıl bu topraklardaki zengin biyoçeşitliliği, ekosistemleri canlı tutmaya yarar. Hızla öldürüyor, yok ediyoruz çünkü.”
Korunmayan ‘koruma alanları’
Türkiye’de ‘korunan alanlar’ dünyaya oranla çok az. Avrupa genelinde korunan alanların ülke yüzölçümüne oranı ortalama yüzde 25,9. Türkiye’deyse 2020 yılı resmi verilerine göre sadece yüzde 8,7. Oysa Türkiye’deki endemik tür sayısı ve endemizm oranı Avrupa ülkelerinden çok daha fazla.
Tüm bunların yanısıra ‘korunan alanlar’ korunamıyor da! Sözde koruma altında olan alanlar kanunlar üzerinden bir şekilde madenciliğe açılabiliyor.
Örneğin Maden Kanunun 7’inci maddesinde şöyle diyor: “Yaban hayatını koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleriyle bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.”
Benzer şekilde 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 11’inci maddesine göre milli park, tabiat parkı ve tabiat anıtı alanlarında cumhurbaşkanlığınca maden ve petrol kanunları gereğince araştırma ve işletme ruhsatnamesi verilebiliyor.
TEMA Vakfı buradan yola çıkarak madenlerin yönetmeliklerle ya da ilke kararlarıyla korunamayacağını, mutlaka bu konu hakkında kanunlar yapılması gerektiğini söylüyor.
Kanunun belirttiği alanlarda kimsenin madencilik faaliyeti yapmamasının düzenlenmesi, hiçbir şekilde girilmeyecek alanların belirlenmesi gerekiyor.
Tema Vakfı avukatı Ömer Akyol çerçeveyi şöyle çizdi: “Türkiye’de madenciliğe kapalı alanlar, sayma yöntemiyle, ucu açık değil, net sayarak alanlar kapatılmalıdır. Şu andaki halimize baktığımızda başta maden kanunun 7’inci maddesine baktığımızda Türkiye’nin her yerinde maden yapılabileceğini görüyoruz.“
Muğla’da 60 köy yerinden edilebilir
Son zamanlarda madencilikle gündeme gelen Muğla’da 12 köy yerinden edildi. Eğer bir an önce adım atılmazsa TEMA’ya göre bu sayı 60’a çıkacak. Yani madenler sadece doğayı ve suyu değil, oradaki yaşamı ve dolayısıyla yüz yıllardır gelen kültürü de yok ediyor.
Kaz Dağları’nın yüzde 79’unda maden ruhsatı
TEMA 24 ilin verilerini alabilmek için Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) 500 bin lira ödemiş. İlk olarak Kaz Dağları bölgesine bakmışlar.
Ataç şunları aktardı: “Birden bire 1634 tane ruhsatla karşılaştık. Tabii hiçbirimiz bu manzarayla karşılaşmayı beklemiyorduk. Bu bölgeye bu yapıldığı zaman, bırakın hepsine dörtte birine bile yapıldığı zaman biz başka bir Çanakkale ve Balıkesir göreceğiz.”

Güvenli gıda ve içilebilir suyu da tehdit ediyor
Madencilik kullanma suyu havzalarını ve güvenli gıdayı da tehdit edebiliyor.
Bunun en somut örneklerinden biri 18 Kasım 2021’de Giresun, Şebhinkarahisar’da yaşanmıştı. Madende atık barajının patlaması sonucunda ağır metalli ve kimyasallı atıklar maden tesisi çevresindeki akarsulardan Kılıçkaya barajına ulaşmıştı. Bu bölgede hem içme sularını hem de tarımı etkiledi.
Bir diğer örneği de Fatsa. Altın madeninin faaliyet gösterdiği yedi yılda su ve topraktaki ağır metaller insan sağlığı için belirlenen değerlerden altı kat fazla çıktı.

Ormanlar 10 yılda yüzde 118 daha fazla parçalandı
Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2009-2019 yılları arasında ormanlardaki 10 hektardan küçük parçalar 10 yıl gibi kısa bir sürede yüzde 118 arttı. Parçalılık artışındaki en önemli etkenlerden biriyse madencilik.
Türkiye’de bütün ormanlar şu anda madenciliğe açık. Öyle ki sahibinden.com’da bile ‘Tamamı devlet ormanında maden ocağı’ ilanları yer alıyor.
6’lı masadan beklenen reaksiyon gelmedi
Tema Vakfı 2019’dan bu yana gerek iktidar gerekse muhalefet, Meclis’teki bütün partilere gidip bu konuyu konuştu. Herkesten harekete geçmesini bekliyorlar. Ama ne iktidar ne de muhalefet gereken ilgiyi gösterdi. Hatta bugün 6’lı masa denen ittifaktan beklenen ve olması gereken reaksiyon da gelmedi.
Vakıf bir an önce harekete geçilmesi istemiyle kanunla korunması gereken alanlar şöyle sıralıyor:
- Orman alanları
- Korunan alanların tümü
- Tarım alanları
- İçme suyu havzaları
- Sulak alanlar
- Kıyı alanları ve deniz koruma alanları
- Bilimsel çalışmalarla belirlenmiş Önemli Doğa, Kuş ve Bitki Alanları gibi Potansiyel Korunan
Alanlar