Tutuklu generallerden Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’in savcılık ifadesi Anadolu Ajansı tarafından servis edildi.
AA’nın haberine göre Partigöç, darbe girişiminde herhangi bir şekilde bulunmadığını, darbeciler tarafından hazırlanan evraklarda isminin yer almasından haberdar olmadığını öne sürdü. Tuğgeneral ayrıca Fethullahçı olmadığını savunarak, “‘Şu adam Fetullahçıdır’ dediğimiz hiçbir kimse olmadı” dedi.
Habere göre Partigöç’ün Ankara’da alınan ifadesi özetle şöyle:
“Ben mesaiden genelde 20:00-21:00 dokuz gibi çıkarım. Olay günü de odamda oturuyordum. Bir gürültü duydum ve 20:00 sıralarında bahçeye çıktım. Koşuşturma vardı, ‘tatbikat‘ diye sesleniyorlardı. Odama geri dönerken, binanın girişinde Cemil Turhan isimli şube müdürünün beni aradığını öğrendim. Resmi hattan yaptığımız görüşmede Cemil Turhan, bana, ‘Genelkurmay 2’nci Başkanı Yaşar Güler’in emir subayı Binbaşı Mehmet’in birkaç mesaj çekilmesi için emir getirdiğini’ söyledi. Ben de teyit etmek için 2’nci başkanın makamına çıktım. 2’nci başkanımız yerinde yoktu. Özel Kalem Müdürü Bünyamin Tuncer’e, ‘nerede olduğunu’ sorduğumda, ‘şu an bir belirsizlik durumu olduğunu ve kışla dışına çıkarıldığını’ söyledi. Ben de Şube Müdürü Cemil Turhan’a, ‘Komutanımızın emri ne ise yerine getirin.’ dedim.
Gürültüler üzerine çıktığım bahçede askeri kıyafetli özel kuvvetler personeli gördüm. İkaz ettim. Kışlanın emniyetinden sorumlu olan destek kıtaları komutanı Cengiz albayın yanına gidip, ‘durumun ne olduğunu’ sordum, ‘bilmediğini’ söyledi. Dost ateşi olmaması için onu uyardım.
Daha sonra Cengiz albayla kışlanın kamera odasına geçip inceleme yaptık. Kameradan, genelkurmay başkanımızı gördüm. Yanında bir general ve iki korumayla helikopter pistine doğru gidiyorlardı. Daha sonra önce kendi odama gittim, sonra da aynı katta bulunan genelkurmay başkanının makamına geçtim. Komutanın odasına girmedim. Emir subayının koltuğunun kenarındaki sandalyeye oturdum. Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Göze ve Emir Subayı Binbaşı Levent’le durumun nasıl olduğunu konuştuk. Oradan, genelkurmay harekat merkezini aradım, onlara sordum. Kendi işlerine devam ettiklerini, durumlarında değişiklik olmadığını söylediler. Daha sonra saat 22.00 gibi Akıncı Üssü’nün Harekat Merkezi’ni aradım. Komutanımızın orada olduğunu söylediler. Daha sonraki gelişmeleri medyadan takip ettim.
Daha sonra destek kıtaları ve Özel Kuvvetler personeline herhangi bir çatışma olmaması hususunda telkinde bulundum. Destek kıtaları komutanı, ‘çevre emniyeti için personel görevlendirdiğini‘ söyledi. Daha sonra genelkurmay başkanlığı bölgesine üç dört zırhlı araç geldi. Halka zarar verilmemesi için zırhlı araçların içeriye alınması talimatını verdim. Bunun üzerine araçları içeri aldılar.”
Sonrasında odama geçip sabaha kadar gelişmeleri medyadan takip ettim.
Amirim Korgeneral İlhan Talu emir astsubayının telefonundan beni aradı. Talu, ‘durumun farklı bir mecrada geliştiğini ve genelkurmay karargahındakilerle müzakere yapmak gerektiğini’ söyledi. ‘Genelkurmay başkanımızın personelinin silahını bırakarak, kışladan çıkması’ yönünde emri olduğunu anlattı. Bu konuyu, Destek Kıtalar Komutanına söyledim. O da ‘erbaş ve erleri topladığını, düzenli bir şekilde dışarı çıkacaklarını’ söyledi. Komuta katına gittiğimde, saat 10.30 sıralarında Özel Kuvvetler personelinin mevzilendiğini gördüm. Onların kıdemlilerini çağırdım. Genelkurmay başkanımızın emrini ilettim, onlar da ‘kendi aralarında görüşeceklerini’ söylediler. Bir süre sonra telefonla geri dönüp ‘kabul ettiklerini ve dışarı çıkacaklarını’ söylediler. Ben de tekrar Korgeneral İlhan Talu ile görüştüm, ‘nasıl yapacağımızı’ sordum. O da ‘bir savcının nizamiyeye gelerek, beni arayacağını’ söyledi.
Genelkurmay nizamiyesinden bir savcı beni arayarak, ‘Üzerinizi çıkarın, silahlarınızı bırakın ve çıkın’ dedi. Bunu, Özel Kuvvetler personeli kabul etmedi, pantolon ve gömlekle çıkmak istedim.
Savcının kabul etmesi üzerine,Özel Kuvvetler personeli silahlarını bir yere koyarak çıktı. Yanımızda sekiz 10 kişilik karargah personeli de vardı.
Daha sonra savcıyı tekrar telefonla aradım. Savcı, ‘benim de gelmemi’ istedi, ben de nizamiyeye gittim. Diğer personel otobüslere bindirilmişti, savcı bey beni ayırdı. Oranın Özel Kuvvetler komutanıyla görüştürdü. O da ‘durumun ne olduğunu’ sordu. Ben, ‘Özel Kuvvetler personelinin ayrıldığını’ söyledim. Savcı bey, beni kendi arabasına almıştı. Daha sonra polisler beni otobüse atıp götürdüler.
Benim darbe girişimiyle alakam yoktur. Fetullah Gülen’i medyadan duyduğum kadarıyla bilirim, Fetullahçı değilim. Öğrenciliğimde onların dershanesine, evlerine gitmedim. Zaman zaman orduda Fetullahçılar hakkında iddia olur, benim bizzat bildiğim bir husus yoktur, herhangi bir şeye tanık olmadım. İşim gereği bu iddialar gelir, biz de inceleriz. Genelde MİT ve emniyet kaynaklı teyit etmeye çalışırız. Bunu kendi makamlarımıza arz ederiz. ‘Şu adam Fetullahçıdır’ dediğimiz hiçbir kimse olmadı. Ancak şüpheli kişilerin kritik yerlerden alınmasını isterdik.
Emir komutamdaki personelden darbe girişimine katılan herhangi bir kimsenin olduğunu görmedim. Darbe girişimi konusunda kimseden talimat almadım, kimseye talimat vermedim. Darbe hazırlıkları hakkında herhangi bir bilgim yoktur.”