Dün, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın ABD’deki konuşmasını okuduk: “Demokratikleşmeyi en önemli misyon gibi gören partiyiz” diyordu; demokratikleşmenin ülkesi için vazgeçilmezliğine inandığından şüphem yok.
Bu günlere geldik; geçen hafta Sayın Erdoğan “Taksim’den ümidinizi kesin. Devletle gerilime girmeyin” diyerek kestirip attı.
2008 yılında 1 Mayıs’ı ‘Emek ve Dayanışma Günü’, 2009 yılında resmi tatil ilan eden sanki o değil; iktidarını en olmayacak yerde durarak koruyacağını sanıyor. Başbakan gibi değerlendirilirse ‘bugün’ kâbustur. Bugün, 37 yıl önceki ‘O gün’le karşılaştırılamayacak sorunlar bırakarak bitebilir.
‘O gün’ neler olduğunu, kimin ne yaptığını anlamadığımı yukarda yazmıştım. Alınan tedbirlere bakarak bugün de ‘hükümetin ne yaptığını’ anlamıyorum; daha açığı kabul edemiyorum. Devletin böyle yönetilmesi, çok farklı bir yöntem! Ancak yurdumuzun özelliklerine, halkın olgunluğuna, Ak Parti’nin politikalarına ve Başbakan’ın karakterine uymuyor.
Hepimiz bilmeliyiz ki ‘bugün’, 37 yıl öncesinin ‘o gün’ü değildir! ‘Bugünü o günden ileriye’ taşımak isteyenlerin, en azından o güne benzetmeye çalışanların başarısız olmalarını diliyorum.