Erdoğan, Ak Partiyi iktidara getiren, yüzde 50 oy almasını sağlayan reformist ve kapsayıcı dili ve politikayı 2011 civarında terk etti. Öyle bir özgüvene kapıldı ki, had bildiren, azarlayan, aşağılayan bir söylem başladı. Son örnek dil koparmaktır.
Özgüven patlaması onu bütün yetkileri kendi elinde toplamaya, kamu kurumlarında liyakat yerine sadakati esas almaya yöneltti, kurumların kapasitesi düştü. Şahsi politikalar kurumsal politikaların yerine geçti…
En somut, en vahim örnek; ekonomide durum ortada!
Gerek siyasi gerek bürokratik kadrolarda uzaklaştırılanlara bakın… Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Lütfi Elvan… Merkez Bankası’nda Durmuş Yılmaz, Erdem Başçı, hatta Murat Çetinkaya…
Bir de yerlerine getirilenleri düşünün…