
SELİM BAŞARIR
iletisim@selimbasarir.org
Geçen hafta ‘Sinsi saldırganlık: Taciz’ başlıklı, konuyu psikodinamik, psikoterapi ve psikiyatri pencerelerinden irdeleyen bir yazım yayınlandı.
Taciz kavramı, en hafifinden en ağırına, her şekilde, her yerde, her zamanda, her amaçla ve her kişi tarafından gerçekleştirebilecek bir eylemi tanımladığı için sanırım ilgi çekti ve e-posta yoluyla düşüncelerini ileten okurlar oldu.
Bunun üzerine, Diken’in Agora‘ bölümündeki yazımın linkini Facebook sayfama koyup iki kitleye özellikle ulaştırılmasını sağladım.
Sonuçlar benim için ilginçti: Her iki grupta ulaşılan toplam kişi sayısı 12 bin civarındaydı ve benzer sosyo-ekonomik-kültürel özellikler gösterdiği varsayılabilecek kişileri içeriyordu. Yazı yüzde 75’i erkek, yüzde 25’i ise kadınlardan oluşan bir kitleye ulaşmıştı. Yazıya ilgi gösterenlerin yaş aralığı 25 ila 54 yaş arasında yoğunlaşmıştı. Son olarak da yazıyla ilgilenen toplam kişi sayısı 600’e yakındı.
Şunları düşündüm: Toplum, taciz ve tecavüz konularında haklı duyarlılığını gösterirken, bunların tamamının saldırgan davranış kalıpları olduğunu ve cinsiyet, yaş, ırk, canlı türü, fikir, inanç vb hiçbir ayrım yapmadan herkesi, hatta her canlıyı ve her şeyi her şekilde hedef alabileceğini düşünüyor muydu?
Dolayısıyla belki popülist yaklaşımların etkisi ya da toplumların manipüle edilmesi sonucunda, sadece bazı saldırganlık kalıplarına karşı toplu tepkiler oluşturulurken, diğer saldırgan davranışların gözden kaçırılması gibi çok vahim sonuçlara sürekli katlanıyor olabilir miydik?
Bir örnek vereyim. Tecavüz, başkasının aklınıza gelebilecek her tür hakkına el uzatma ve o hakkı elde etmeye yeltenme davranışıdır, yani saldırganlıktır. Söz ‘hak’ kavramına gelince durum oldukça değişir. Bir toplumdaki bireylerin haklarını koruyabilmesi için, haklarını bilmesi ve onlara sahip çıkmayı alışkanlık haline getirmesi zorunludur.
Eğer çoğunlukla, doğduğu andan itibaren evrensel haklarını eksik öğrenen insanlar yetiştiriyorsak, bunun acı sonucu haksızlığın da hak arayışların da yoğun olduğu, bezdirici bir toplum yaşantısı olmaz mı?