Popülist deneyimlerin nasıl sonuçlandığı hakkında üç aşağı beş yukarı bir fikrimiz var. Tarihteki popülizm örnekleri bu tür rejimlerin ülkelerin iflasından feci maliyetler ödeten savaşlara kadar akıl almaz belalara bodoslama daldıklarını gösteriyor. En son Venezüella’da bir aralar Türkiye’de pek rağbet gören Chavez deneyiminin ülkeyi ne hale getirdiği ortada. Enflasyon şampiyonu ülkenin başkenti dünyanın en yüksek oranda hırsızlık, insan kaçırma cinayet gibi suçlarının işlendiği yer.
Şu sıra dünyayı saran popülizm dalgası pek çok bakımdan önem taşıyor elbette. Ancak neredeyse popülizm kavramıyla özdeşleşmiş Latin Amerika’da dünyanın geri kalanında bu dalga güçlenirken popülist liderlerin rağbet görmemesi dikkate değer bir ayrıntı.
Trump’ın şimdiye kadarki tüm davranışları ABD sisteminin ve kurumlarının ağır bir saldırı altında kalacaklarını gösteriyor. Avusturya seçimiyle başlayıp, Hollanda’da parlamento, Fransa’da başkanlık, Almanya’da parlamento seçimleriyle devam edecek zincir 2017 sonunda Avrupa’nın siyasal yüzünün de ABD gibi popülist mi yoksa liberal demokratik mi olduğunu gösterecek.