ALTAN SANCAR
altansancar@diken.com.tr
@altansancarr
Türkiye son yıllarda, özellikle de son günlerde sokaklarda yaşayan köpekleri tartışıyor. Toplumun bir bölümü sokakta yaşayan köpeklerin saldırganlaştığını ve başta çocuklar olmak üzere topluma risk teşkil ettiğini savunuyor ve uyutulmalarını istiyor. Bir diğer bölüm ise suçlunun köpekler değil, yeteri kadar kısırlaştırma yapmayan yönetimler olduğunu belirterek, uyutmanın katliam olacağını savunuyor.

Türkiye’de uzun yıllardır köpeklere yönelik sağlıklı bir kısırlaştırma politikası izlenmiyor. Giderek artan popülasyon ile baş etmek isteyen çoğu yerel yönetim çareyi köpekleri şehir dışına atmakta veya başka belediyelerin sınırları içine bırakmakta arıyor. Öte yandan yaşamaları için kurulan barınaklar ise kötü koşullar nedeni ile hayvanseverlerin eleştirilerinin odağında.
Son yıllarda hayvanseverler tarafından kurulan barınaklar ise maddi zorluklar nedeni ile ayakta kalmakta zorlanıyor. Bu ortamda uzun yıllar TRT’de çalışan gazeteci Ahmet Eskioğlu, sokakta bakmaya başladığı köpekler için kurduğu barınak ile yeni bir model geliştirilmesini öneriyor.
Eskioğlu’nun Ankara şehir merkezinin dışında kurduğu ve ‘Pati Paradise’ adını verdiği barınakta iki ayrı bölüm bulunuyor. Bir bölümde sokaktan alınan yüzden fazla köpek bulunuyor. Bu köpeklerin tüm sorumluluğunu Eskioğlu üstlenmiş durumda. Aralarında sokağa atılan cins köpekler de yer alıyor, ancak ağırlık hasta iken bulunan ve korumaya alınan köpeklerden oluşuyor.
Barınağın bir diğer bölümünde ise ‘koruyucu ailesi’ olan köpekler yer alıyor. Buradaki köpekler yine sokaktan alınan hasta köpekler ve sokağa atılan cins köpeklerden oluşuyor. Koruyucu aileler, sorumluluğunu aldıkları köpeklerin bakımı için küçük ücretler ile barınağa katkı sağlıyor. Buradan elde edilen gelir ile barınak arazisinin kirasını ve köpeklerin tüm bakımları karşılanmaya çalışılıyor. Giderek artan giderler nedeni ile zorlandıklarını belirten Eskioğlu, desteğe ihtiyaç duyduklarını ve destekler ile çok daha fazla köpeği koruma altına almak ve kısırlaştırmak istediklerini belirtiyor.
Eskioğlu ile barınağı gezdiğimizde köpeklerin kısırlaştırıldığını, kayıtlarının yapıldığını, düzenli veteriner kontrollerinin sağlandığını aktarıyor. Burada korumaya alınan köpeklerden yurt dışına gönderilen ve yuvalandırılanlar da gitmek için sıra bekleyenler de bulunuyor.
Eskioğlu Türkiye’de az sayıda da olsa benzer barınakların olduğunu, bu sistemin yaygınlaşması ve devlet destekli hale gelmesi halinde sokaklarda köpeklerin yaşamak zorunda kalmayacağını aktarıyor. Kendisine göre etkili kısırlaştırma ve kayıt altına alma, devlet arazilerine “Kızılay benzeri bir oluşum” ile bakım merkezlerinin kurulması halinde Türkiye’yi ortadan ikiye bölen sorun çözüme kavuşturulabilir.
Eskioğlu’nun gezimiz sırasında sorularımıza verdiği yanıtlar ise şöyle:
Sokak hayvanlarına duyduğunuz ilgi ne zaman başladı?
Eylül 2014’dü. Komşu evin bahçesinde siyah bir yavru köpek farkettim. O bahçe sanki evi gibiydi ve hiç ayrılmıyordu. Anladım ki o evde iki köpeği olan bir aile var ve o ailenin köpekleri ile birlikte vakit geçirebiliyor. Biraz mama ve biraz su ile.
Ancak insanlar sokak hayvanlarına, hatta kedi ve köpek sahibi olanlar bile çok itibar etmiyorlardı. Ben o evin bahçesine bir kulübe satın alıp koydum. İşin aslı, köpeklerin sahibi olan aile haricinde kimseye de danışmadım. Aşılarını yaptırıp kimliğini çıkartıp adını ‘Kömür’ koydum.
Kömür o günden sonra vazgeçilmezim oldu. Kendi oturduğum apartmanın bahçesine bir yer yapıp içine kulübesini koydum. Isıtıcı bağlayıp kışı rahat geçirmesini sağladım. Hatta o kışı, ona barınacak yuva yaptığım yerde beraber geçirdik. Geceleri havlayıp çevreyi rahatsız etmemesi adınaydı tüm bunlar.
Sonrasında Efe ve Cesur kardeşler geldi. Hastalık ve trafik kazası geçirmişlerdi. Efe ve Cesur’u tedavi ettirip Kömür’e can yoldaşı yaptım. Onlarla da Kömür’le kurduğumuz iletişimi kurduk ve arkası geldi. Çoğaldılar, çoğaldılar…
2017 yılı itibariyle apartmanın bahçesinde ki köpek sayısı 20’yi geçmişti. Hepsine ait kulübeler, yemek ve su kapları vardı. Çocuklar tüm mahallenin sevgilisi olmalarına rağmen tabii şikâyet eden birkaç kişi de var.
Bu dönemde ciddi sorunlar yaşadık. Tabi minicik elleriyle 5 yaşındaki çocukların bile sevgilisi olan köpeklerim, bazı kişiler tarafından korku ile karşılanıyorlardı. Özellikle mahallemize yeni taşınan bazı komşularımız tarafından.
Şikayetler ve sayımızın artması sonucu Pati Paradise’ı yapmak zorunda kaldık. Pati Paradıse Ankara-Gölbaşı’ında 6 dönüm arazi üzerinde ve 145 sokaklardan kurtarılmış köpeğin yaşadığı harika bir yaşam alanı oldu.
Bakımları zor olmuyor mu?
Bakımları tabii ki zor. Hastalıkları ile uğraşmak hele gerçekten çok yıpratıcı. Uyuz olmuş bir çocuğum var mesela. Yaklaşık bir yıldır ilgileniyorum. Hala tam manasıyla düzelmedi. Gitmediğimiz klinik, görmedik veteriner hekim kalmadı neredeyse.
Mahallenizde apartmanın bahçesinde köpeklerinize bakarken şikâyetlerle nasıl uğraşıyordunuz?
Çok hassas bir konu. Sevgi gösteren insanlar kadar, korkanlar veya itici bulup tiksinenler de vardı. İşin açık yanı insanların sevgilerini kazanıp ‘sokak çocuklarımı’ sevdirmeyi amaç edindim. Arka apartmanda oturan bir kişi ile davalık bile oldum. Ancak büyük bir iş başardım. Sokağımız ve çevre sokaklarda oturan yaşları 5 ila 15 arası değişen çocuklarla arkadaş olup onların ailelerini kazandım.
Çevre sakini yaklaşık 20 aile ve çocukları benim ‘sokak çocuklarımı-köpüşlerimi’ seven ve koruyan birer birey oldular. Bu harika bir şey. Gençlerin aileleri ‘sokak hayvanları’nı sevdirdiğim ve onları sorumluluk sahibi yaptığım için gelip bana teşekkür ediyorlardı.
Yasalar ne kadar biliniyor veya yeterli mi?
Bir de şikâyet edenler 5199 sayılı yasayı ve 2021 yılında ilave 7332 sayılı yasaları bilmiyorlar. Hatta birçok hayvansever de bu yasalarda ki kendi haklarını ve ‘sokak hayvanları’nın haklarını bilmiyorlar. 5199 diyor ki; sokak hayvanları bulundukları yerden yerel yönetimlerce alınıp kısırlaştırılır, aşıları yapılır küpelenip çiplenerek alındıkları yere bırakılır.
7332’de bu konuda değişiklikler yapıldı. Biz cidden çok hatalı buluyoruz değişiklikleri. Yönetmelik henüz hazır değil. Ancak yönetmeliğin düzenlenmesinde bu konuda beklentimiz yüksek. Oysaki bu madde ideal şekilde uygulansa, sokak hayvanları bulundukları yerlerdeki hayvanseverler tarafından yemek ve su ile beslendikleri gibi, hayvanseverler barınma ve tedavileri ile de ilgilenebilir. Aslına bakarsanız ‘sokak hayvanları’ devletin sorumluluğunda olan hayvanlar.
Sokak hayvanları konusunda eksikler neler?
Sevgi eksikliğimiz var. Vicdan ve merhamet eksikliğimiz var. Oysaki toplumsal değerlerimiz olarak, inanç olarak en çok sahip olmamız gereken şey merhamet. Tüm dünyaya millet olarak yardım etme gayreti içindeyken kendi içimizde yaşanan ‘sokak hayvanları’ sorununun çözülmesi gerekir.
Şehirlerden toplanıp dağlara, şehir dışında su ve yiyecek bulma imkânı olmayan yerlere atılan ve terkedilen o kadar çok kedi, köpek, at, eşek vs. var ki… İnanınız onların verdiği yaşam savaşına tanık olsanız göz pınarlarınız hiç durmaz. Bu hususta en büyük sıkıntı yerel yönetimlerde. Yerel yönetimler kendilerine verilen yetkiyi kullanmıyorlar. İşlerini düzgün yapan yerel yönetim sayısı bir elin parmakları kadar.
Toplumda farkındalık oluşturabilmek için, çocuklara hayvan sevgisi aşılamalıyız. Okullarda hayvan hakları ve hayvanlarla nasıl iletişim kuracağımız konusunda çocuklara eğitim vermek gerekiyor. Toplumu bu konuda daha bilinçli hale getirmek, medya desteğinin sağlanması için çaba sarf etmek gerekiyor. Bu konuda kamu spotları hiç yapılmadı. Bence farklı türler için kamu spotları hazırlanıp detaylandırılabilir bile.
Sanırım siz inancınız gereği de bu çabanın içindesiniz…
En’Am Suresi 38’inci ayette şöyle diyor yaradan: “Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.”
Bu ayette açıkça hesap günü o canlıların tamamının kendilerine merhamet etmeyen, kötü davranıp işkence edenlerden davacı olacakları ifade ediliyor. Birçok İslam âlimi bu ayeti bu şekilde tefsir ediyorlar.
Sokak hayvanları sorunu nasıl çözüme kavuşur?
Tarım ve Çevre Bakanlıkları ile yerel yönetimler ve birçok hayvanseverin kurduğu birçok yapı mevcut. Hepsi bir şeyler yapmaya gayret ediyor. Ancak sonuca ulaşacak kesin çözümler hiçbir şekilde ortaya konamıyor.
Örneğin, Sakarya’da 4 ayağı kopmuş bir yavru köpek bulunuyor. Hayvanseverler başlıyor TCK içinde hayvanlara işkence suç olarak sayılsın feryadına veya bir barınakta vahşete varan görüntüler kaydediliyor. Toplumda ve hayvanseverler de aynı infial. Bence yapılan yasal düzenlemeler yetersiz. Hayvanlara yapılan kötü muamele ve işkence suç sayılmaya başlandı. Hayvanlar 2021’de yasada yapılan değişiklikle ‘can’ sayılmaya başlandı. Ancak yasanın uygulanabilirliği ciddi problem. Yasa uygulanamıyor. Köklü çözümler üretmek gerek.
Nedir o köklü çözümler?
Konunun çözüme kavuşmasında öncelikli yapılması gereken şey ciddi bir kısırlaştırma ‘eylem planı’nı hayata geçirme olabilir. Bu eylem planı hayata geçirilirken hayvan satışı ve ithalatı tamamen yasaklanmalı. Üretim sadece gerekli olduğu kadar ve devletin kontrolünde bazı yetkili yerlerde yapılmalı. Örneğin TİGEM’in Akbaş ve Kangal üretmesi gibi.
Örneğin; Kızılay gibi bir yapı kurulabilir. Şehirlerin dışında hazine arazileri tahsis edilip TOKİ tarafından yaşam alanları oluşturulabilir. Bu yaşam alanları parklar şeklinde dizayn edilebilir. Yani minicik alanlara hayvanları doldurmaktan bahsetmiyorum. Devletin, yani yerel yönetimlerin barınaklarının hali ortada. Ben binlerce dönüm arazilerin tahsis edilmesini öneriyorum. Bu arazilerde hayvan hastaneleri olabilir.
Rehabilite edilecekler için rehabilitasyon merkezleri kurulabilir. Burada hizmet edecek personelin barınmaları sağlanabilir. O kadar çok hayvansever var ki inanamazsınız. Bu kişiler buraların denetimini yaptıkları gibi kendileri de çalıştırılabilir. Ve inanın bu proje için ayrı bir ödenek oluşturmaya gerek de yok. Tarım ve Çevre Bakanlıkları ile yerel yönetimlere konu ile ilgili tahsis edilen ödeneklerle bu konu çözüme kavuşabilir. O zaman dağda, bayırda veya sokaklarda doymamış, tedavi edilmemiş hiçbir hayvan kalmaz.
Biz yaşadığımız sıkıntılardan Pati Paradise’ı kurarak kurtulduk. Pati Paradise bizim Uuslararası Doğa ve Yaşam Hakkı Derneği’ni (UDYA) oluşturmamıza vesile oldu.
Havrita Uygulaması da tartışma konusu. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Telefonunuza indirdiğiniz bu uygulama ile Türkiye üzerinde nerede ve ne kadar hayvan popülasyonu var işaretleyebiliyorsunuz. Bu uygulama ‘Türkiye’de Köpek Sorunu’ adlı platform tarafından yapıldı. Bu uygulama ile işaretlenen yerlerdeki köpekler tamamen tehdit altındalar. Özellikle zehirlenmelere karşı. Mahkeme kararıyla kapatıldı, ancak gelen bilgiler uygulamanın farklı isimlerle tekrar kullanıma sunulacağı doğrultusunda.