Bundan yaklaşık 20 yıl önceki bir köşe yazısında kullandığım başlıktı: “Futbola akan kaynağa yazık.” Futbolda şiddeti konuştuğumuz bugünlerde bir arkadaşım bana 22 Mayıs 2004’te Sabah Gazetesi’nde çıkan bu yazımı hatırlattı. Yazıyı okuyunca tekrar anladım ki; “Futbola akan kaynağa gerçekten yazık.”
Futbol Türkiye’de her zaman kayrılan spor dalı oldu. Yirmi yıl önce de dediğim gibi “Bizde futbolun yeri ayrıdır. Ata sporumuz olmasa da en azından baba sporumuzdur. Politikacılar da halkın kalbine giden yolun şehir stadyumundan geçtiğinin farkındadır. Onun için futbola hep ilgi duymuşlardır.” Futbol diğer branşların ölmesi pahasına desteklendi, Türk futbolu belli bir seviyeye geldi, hatta dünya üçüncüsü bile oldu. Oldu da ne oldu?
Geçmişte şikeleri konuştuk, savrulan paraları konuştuk, bugün ise şiddeti konuşuyoruz. Futbol hep şaibe içinde kaldı. Sadece bizde değil dünyada da böyleydi. Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan FIFA’nın adı bile futboldan çok yolsuzluk ve suçlarla anıldı. 2015 yılında önemli soruşturmalar geçirdi. Üst düzey görevlileri suçlandı. ABD Adalet Bakanlığı davalar açtı; FBI incelemeler yaptı. Şantaj, para aklama, yolsuzluk, vergi kaçırma, rüşvet alma gibi akla gelecek onlarca yüz kızartıcı suç iddiası ortaya atıldı. Suçlamalar arasında Dünya Kupası ev sahipliğinin 2018 için Rusya’ya ve 2022 için ise Katar’a verilmesi de vardı. İcra kurulu üyelerinden Blazer çıktı, itirafçı oldu, neler anlattı neler… Blazer’in itiraflarından sonra Başkan Sepp Blatter ve birçok yöneticisi işi bıraktı.