Masadaki salatayı düşünelim. Salata emek gerektirir. Salataya konulan domates, marul, yeşil soğan vb. hepsi emek ürünüdür. Domatesin yetiştirildiği tarladan çıkıp sofraya gelmesi için birçok insanın emek vermesi gerekir. Domates kendiliğinden sofraya gelmez, kendiliğinden salataya dönüşmez. Her aşamada emek gerekir.
Sağcılar salata sevenlerin bunları düşünmelerini istemezler. Türkiye’de rejim medyası emek verenleri düşünmeyi değil, şükretmeyi yüceltirler. Ne domatesin sofraya gelebilmesi için gerekli emekten, ne de domatesin var olabilmesi için gerekli olan doğadan söz ederler. Bütün bunlar yerine, her zaman kutsal bir varlığa şükretmeyi koyarlar. Her şeyin içinde var olan emeği görünmez kılmak ve yerine bir ideolojik kavram yerleştirmek sağcı siyasetin değişmez oyunudur. Emeği değersizleştirmek için onu görünmez kılmak gerekir.
Sağcı siyasetçiler günümüzde Avrupa’da, Avustralya’da, Asya’da ve Türkiye’de göçmen karşıtlığını kışkırtıyorlar. Amaçları gerçek sorunları görünmez kılmak ve yabancı düşmanlığı üzerinden oy toplamak. Bu büyük bir aldatmaca. Almanya’dan örnek verelim. Göçmen karşıtlarının çoğu Almanya’da üretilen arabaları kullanıyorlar. Bu arabaların göçmen veya göçmen kökenli işçilerin emeğiyle üretildiğini hiç düşünmüyorlar. Azılı göçmen karşıtları severek yedikleri çileklerin göçmen işçilerin emeğiyle toplandığını, temizlendiğini ve paketlendiğini hiç düşünmüyorlar. Çok açık ki, göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı hep bilmeme, hep anlamama, yani cahillik üzerine kurulu. Türkiye’de Suriyeli veya Afganistanlıları hedef gösterenler de aynı sağ siyaseti izliyor; aynı cahillikten besleniyorlar.