Toplumun genelinde yaygın hale gelmiş olan şiddet, erkek şiddeti, nefret cinayetleri, linç kültürü yükselişte. Uzun süredir de şiddet kanıksansın isteniyor. Mafya dili vaka-i âdiyeden. Bu ülkede yaşayan herkesin bu şiddet iklimine maruz kalması fıtratmış gibi, insanca bir yaşam bize yâr olmazmış gibi… Her ne kadar insanlık var olduğu sürece, şiddetsiz bir yaşam pek olası görünmese de şiddetin çok daha az olduğu bir dünya ise hepimizin hayali. Fromm “Umut Devrimi” kitabında bu hayalin nasıl gerçekleşebileceğini ele almış, tartışmış. Arada dönüp okumak iyi geliyor.
Peki, şiddeti azaltmak, onu bir değer olmaktan çıkarmak için ne yapmalı? Bu noktada medyanın gücüne değinmek elzem. Bu gücün en iyi gözlemleyebileceğimiz alanlardan biri de kadının basında, özellikle şiddet olaylarındaki temsili olduğunu feministler senelerdir söylemekte. Örneğin 2011’de Manisa’da kocası İbrahim Etik tarafından katledilen ve Habertürk gazetesinin cesedini alenen ve ikinci kez mağdurlaştırarak sürmanşetten yayınladığı Şefika Etik’i hatırlatayım. İstanbul Feminist Kolektif olarak; Habertürk’teki haberin veriliş tarzını, kadına yönelik erkek şiddetini pornografikleştirmek ve şiddete özendirmek sebebiyle protesto etmiştik. Aradan geçen zaman feministlerin bu protestolarında ne kadar isabetli olduklarını bir kez daha doğruladı. Ölü bedenlerden tiraj uman cinsiyetçi medyanın sicili zaten oldukça kabarık. Ve egemen kültürün; şiddeti, semboller ve ilişkiler üzerinden yeniden nasıl ürettiğini de seneler bizlere gösterdi.