MURAT SEVİNÇ
“Türkiye, ilgili yasadaki değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağının kesin olmadığı, Haziran’da kar fırtınası beklendiği için olsa gerek ‘biraz öne alınabileceği’ açıklanan, dolayısıyla zamanında mı erken mi yapılacağı belirsiz bir seçime, parlamentodaki üçüncü partinin kapatılıp kapatılmayacağı konuşulurken ve TBMM erken seçim kararı almazsa üçüncü kez aday olamayacak bir kişiye karşı yarışmak isteyen muhalefetin varlığıyla giriyor.”
Bu cümleyi yabancı dillere çevirin, herhangi bir demokratik sistemde, konulardan az çok haberdar ve orta zekâ seviyesinde herhangi bir insanın önüne koyun, söylemek istediğinizi anlaması mümkün olmayacaktır. Ve biz şu yaşadığımıza ‘seçim süreci’ diyoruz. Neden? Lütfedip önümüze bir sandık bırakacakları için.
Tanık olduğumuz olağanüstü karmaşa içinde ciddi hukuk sorunlarından biri, geçen yıl Seçim Yasası’nda yapılan ve muhalefetin (ittifak bileşenlerinin) işini zorlaştırmaya yönelik değişikliklerin, 2023 seçiminin tarihine bağlı olarak uygulanıp uygulanamayacağı.
Tek cümleyle: Geçtiğimiz yıl Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikler, ‘6 Nisan 2023’ten önce alınacak bir seçim kararının’ sonucunda yapılacak seçimde uygulanamaz.
Olabildiğince sadeleştirerek, adım adım:
Hangi yasadan söz ediyoruz?
31.03.2022’de kabul edilen ve 6.04.2022’de Resmî Gazete’de (31801) yayınlanarak yürürlüğe giren 7393 sayılı yasa. Yasanın adı: “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.” Seçim barajını da yüzde 7’ye düşüren yasanın bizi asıl ilgilendiren tarafı, ‘oy verme gününden öncesine’, bir başka söyleyişle ‘seçim sürecinin bütününe’ yönelik hükümler içermesi; ittifakların oluşturulmasına, seçim kurullarının yapısına ilişkin düzenlemeler gibi.
Bu kanun ne zaman uygulanabilir?
Sorunun yanıtı için, önce ilgili Anayasa hükmüne bakmak gerekiyor.
1982 Anayasası’nda 2001’de yapılan değişiklikle, ‘Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları’ başlıklı 67. maddenin sonuna bir fıkra eklendi: “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamaz.”
Neden gerek duyuldu bu fıkraya? Meclis çoğunlukları, tarihimizde görüldüğü üzere, seçimler yaklaşmışken kendi lehine değişiklikler yapıp da seçimi seçim olmaktan çıkarmasın diye. Anayasal düzeni, iktidarların partizanca ve antidemokratik niyetlerinden azami ölçüde korumak için.
Demek ki, 6.04.2022’de yayınlanan yasa değişikliğinin ‘bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanması’ mümkün değil. Bu durumda söz konusu yasa değişikliğinin, örneğin 2023’ün haziran ayındaki seçimde uygulanmasının önünde engel yok.
Peki, seçim erken yapılırsa? Yanıt için, Anayasa hükmündeki ‘yapılacak seçimlerde’ ifadesiyle ne kastedildiği anlaşılmalı.
‘Yapılacak seçimler’ ifadesiyle kastedilen nedir; seçimin yapılacağı gün mü yoksa seçim kararının alınıp da sürecin başladığı, yani ‘seçimlerin başladığı’ gün mü?
Seçim sözcüğü ile kastedilen seçim günü değil, seçimin başladığı gündür. Seçim, bir günden değil, süreleri belirlenmiş bir süreçten oluşur. Anayasa ve yasalardaki ilgili hükümler bu yaklaşımla düzenlenmiştir. Bir-iki örnek vermek gerekirse; Anayasa’nın ‘Seçimlerin genel yönetimi ve denetimi’ başlıklı 79. maddesinde YSK’ya, ‘seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapmak ve yaptırmak’ (md.79/2) ve ‘seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları incelemek ve kesin karara bağlamak’ (md 79/2), gibi görevler verilir. Yine, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’na bakılırsa seçimlerin ‘öncesi, oy verme günü, sonrası’ şeklinde düzenlendiği görülür. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nda ise süreye ilişkin açık hüküm mevcut: “Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir.” (md.3/3) Hal böyleyken, bir kez daha: Seçim, oy verme gününden ibaret değildir.
Yine de biri çıkıp, Anayasa’nın 67. maddesinin son fıkrasındaki düzenlemede yer alan ‘seçimler’ ifadesiyle ‘hangi zaman diliminin’ kastedildiğinin ‘yoruma muhtaç’ olduğunu, bir açıklık bulunmadığını ileri sürebilir. Bu durumda sözcüğün yorumlanması gerekir.
67. madde hükmü nasıl yorumlanmalı?
Başvurulabilecek ilk yorum yöntemi, ‘amaçsal’ yorum olabilir:
Hukukta/Anayasa hukukunda, yorum yöntemlerinden biri olarak hükmün amacına, gerçekleştirmeye çalıştığına bakılır. 67. maddenin son fıkrasının amacı, seçim yasalarında ‘partizanca’ değişiklikler yapılmasını ve yasama gücünün bir seçimde avantaja dönüşmesini önlemek. Partizan uygulamalar yalnızca seçim günü değil, seçimlerin başlangıç tarihinden itibaren yapılabileceği ve yapıldığı için, bir yıllık yasağın ‘süreci’ kapsadığı kabul edilmeli. Aksi bir yorum, akılla ve hükmün amacıyla bağdaşmaz. Yasa koyucu, Seçim Yasası’ndaki bir değişikliğin demokratik seçimlere halel getirmemesi için, değişiklikle seçim süreci arasında en az bir yıl süre olmasını gerekli görmüş. Dolayısıyla, eğer ‘seçim’ sözcüğünden ‘oy verme’ günü anlaşılırsa, yasa koyucunun Seçim Yasası değişikliğiyle seçimler arasında en az bir yıl geçmesi gerektiğine dönük iradesi ve söz konusu iradeyle korumaya çalıştığı demokratik değer yok sayılmış olur.
Burada, Nisan 2022’de yürürlüğe giren yasa değişikliğinin ‘oy verme günü’ öncesini düzenlemeye ilişkin maddeler içerdiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.
İkincisi, ‘genel kelimeler genel anlamda anlaşılmalıdır’ ilkesiyle yorum:
Bu kısmı olduğu gibi Kemal Gözler’den alıntılıyorum. Nitekim bu yorum ilkesini kendisinden öğrendim. Kemal Hoca’nın (2022’de 19. baskısını yapan-Ekin) Hukuka Giriş kitabından (dipnotları çıkararak):
‘a) Generalis regula generaliter est intelligenda (Bir genel hüküm, genel anlamda anlaşılmalıdır)’. Aynı anlamda ‘generale dictum gene-raliter est interpretandum (bir genel ifade, genel olarak yorumlanır)‘, ‘generalia verba sunt generaliter intelligenta (genel kelimeler, genel anlamda anlaşılmalıdır)‘ özdeyişleri de kullanılır. Bu özdeyişler şu anlama gelir ki, genel hüküm (generalis regula) veya genel hükümde geçen bir ‘genel ibare (generale dictum)‘ veya ‘genel kelimeler (generalia verba)‘ geniş yoruma tâbi tutulur. ‘Generalia verba‘ kavramının karşılığında fıkıh usûlünde ‘âmm lafız‘ kavramı kullanılır. Fıkıh usûlünde ‘âmm lafız‘, konusu olan şeyin bütün parçalarına ve bütün çeşitlerine uygulanabilir.
b) Ubi lex non distinguit, nec nos distinguere debemus (Kanunun ayrım yapmadığı yerde, bizim de ayrım yapmamamız gerekir). Aynı özdeyiş şu kelimelerle de ifade edilir: ‘Lege non distinguente non nobis est distinguere‘. Bu ilke şu anlama gelir ki, hüküm koyarken kanun koyucu, ayrım yapmaksızın genel ifadeler kullanmış ise, kanunun kullandığı ifadeden mümkün olan en genel anlamı çıkarmak gerekir. Yani kanunun ayrıma gitmediği yerde, yorumcu da ayrım yapamaz (Ubi lex non distinguit neque interpretis est distinguere). Diğer bir ifadeyle, sınırsız bir hükmü sınırlamamak, hükmün genelliğine aykırı ayrımlamalar yapmamak gerekir. Bu nedenle bu ilkeye ‘argumentum a generali sensu‘ ismini verenler de vardır.‘
Biraz sadeleştirmek gerekirse; eğer yasa koyucu ‘seçimler’ ifadesiyle ‘seçim-oy verme gününü’ anlatmak isteseydi, bunu daha dar bir ifadeyle, açıkça ‘seçim-oy verme’ günü diyerek yapardı. Hal böyleyken, doğrusu, ‘seçimler’ ifadesini ‘seçimin başlangıç tarihi’ şeklinde yorumlamak.
Konuya ilişkin örnek olay var mı?
Evet var, birini vereyim. Yakın tarihli (özellikle AKP döneminden) bu örneği de, Kemal Gözler’in Türk Anayasa Hukuku (Ekin, 4.Baskı) kitabından (Bölüm 10: TBMM Üyelerinin Seçimi) aktarıyorum:
“10 Haziran 1983 tarih ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda 12 Ekim 2006 tarih ve 5550 sayılı Kanunla, bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin değişiklik yapılmıştır. 5550 sayılı Kanun, 20 Ekim 2006 tarihli Resmî Gazetede yayınlanıp aynı gün yürürlüğe girmiştir. Normalde bu kanunla yapılan değişikliklerin 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde uygulanmaması gerekirdi. Bu değişikliklerin 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde uygulanabilmesi için 10 Mayıs 2007 tarih ve 5659 sayılı Kanunla, ilk seçimlerde söz konusu değişiklikler bakımından Anayasanın 67’nci maddesinin son fıkrasının uygulanmayacağını öngören bir Geçici 17’nci madde Anayasaya eklenmiştir. Bu geçici 17’nci madde eklenmemiş olsaydı bu seçimlerde 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 5550 sayılı Kanunla değiştirilmiş hükümleri uygulanamayacaktı.”
Görüldüğü üzere, 2007’deki süre sorunu (diğerleri gibi) geçici madde eklenerek (istisna hükmü yaratarak) çözülmüştü.
Demek ki: Mevzuatımıza göre seçimler, seçim/oy verme günü değil, seçim kararı alınıp ilan edildiğinde başlar.
Bu durumda Türkiye bu yıl erken seçime giderse, 2022 Seçim Yasası değişikliği uygulanabilir mi?
İster TBMM kararıyla, ister Cumhurbaşkanı kararıyla gidilsin, bir erken seçim olursa, erken seçim kararını alanlar, 6.04.2022 tarihini göz önünde bulundurmak zorunda. Diyelim, TBMM erken seçim kararı alacak ve o gün 14 Mayıs olacak. Bunun kararını mart ayında almalı ki, mayısta seçim yapılabilsin. Bu, seçim sürecinin matta başlayacağı, dolayısıyla seçimin ‘yasanın önceki haline göre’ yapılacağı anlamına gelir. Eğer Seçim Yasası’ndaki değişiklikler (oy verme gününden öncesini de kapsayan) uygulanacaksa, ‘erken’ seçim kararının ‘6 Nisan 2023’ tarihinden sonra alınması gerekir.
Bu görüşün aksini savunan varsa, Anayasa’ya göre ancak 6 Nisan 2023’ten itibaren uygulanabilecek bir yasa değişikliğinin, nasıl olup da bir yıllık süre dolmadan, yani 6 Nisan 2023’ten önce uygulanmaya başlayacağını açıklaması gerekir.
Yazı önerisi: Malum, AKP devri kendi terminolojisini yarattı. Hem matrak hem vahim bir durum bu. Seçimlerin ‘biraz öne alınmasından’, seçim tarihinin ‘güncellenmesinden’ vs. söz ediyorlar. Yakında erken seçime, erken seçim diyemeyecek ahali. Diyen olursa da ‘bir şeylerle iltisaklı’ bulunur Allah bilir! Meslektaşım, anayasa hukukçusu Didem Yılmaz, terminolojiyi ve ilgili hukuku gayet açık bir biçimde anlattı. Merak edenlerin okumasını öneririm. Umalım ki önümüzdeki seçimde, bir ‘iktidar güncellemesi’ gerçekleşsin.