AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr.
@aysegul_kasap
Henüz deprem bölgesi arama kurtarma çalışmaları yürütülürken, dahası ulaşılamamış birçok nokta varken iktidar kanadı seçim ertelemek için kolları sıvamış.

Kahramanmaraş depremleri 10 şehirde en az 13,5 milyon kişi doğrudan etkilendi. Böyle bir ortamda seçim yapılamayacağına dair ilk görüş 9 Şubat’ta bir AKP yetkilisinden gelmişti: “Gelişmelere bakacağız ama şu anda 14 Mayıs’ta seçim yapmanın çok ciddi güçlükleri var.”
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın planı önümüzdeki sene yapılacak yerel seçimlerle genel seçimleri birleştirmek.
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek düi akşam Fox TV’de seçimlerin bir yıl ertelenebileceğini gündeme getirdikten bir gün sonra Fatih Altaylı da aynı yönde kendisine gelen bir bilgiyi bugünkü köşesine taşıdı.
Anayasanın 78’inci maddesi, seçimin sadece savaş nedeniyle TBMM kararıyla bir yıl ertelenebileceğini söylüyor. Yani anayasaya göre savaş haricinde hiçbir nedenle seçim ertelenemez.
Peki buna rağmen iktidar 18 Haziran’da yapılması beklenirken 14 Mayıs olarak ilan edilen seçim tarihini erteleyebilir mi?

Diken’in görüşüne başvurduğu Boğaziçi Üniversitesi’nden siyaset bilimci Mert Arslanalp’a göre bu bir ‘yürütme darbesi’ ve ‘Türkiye’de demokrasi umudunun üzerine çakılacak son çivi’ olur.
Arslanalp şöyle konuştu: “Buna literatürde ‘autogolpe’ deniyor İspanyolcada. Öz darbe demek. Türkçe’de daha anlaşılacak şekilde söyleyecek olursa bir tür yürütme darbesi.”
Anayasanın yoruma açık olmayacak biçimde net olduğunu hatırlaran akademisyen muhalefeti de uyardı: “Cumhurbaşkanın yeniden seçilmesiyle ilgili aldıkları tavrı burada tekrarlamaları gerçekten Türkiye’de demokrasi umudunun üzerine çakılacak son çivi olacaktır.“
Meşruiyet meselesi
Arslanalp, ‘yürütme darbesi’ni şöyle açtı: “Askerin yürütmenin başına darbe yapması değil de yürütmenin başındaki kişinin anayasanın sınırlarını ihlal ederek anayasal düzene darbe yapması. Bunun çeşitli formları var. En tipik formu Meclis’i feshetmesi. Buradaki durumsa esasında anayasal olarak meşruiyetini aldığı süre sona erdikten sonra seçim yapmayarak iktidarda kalmaya devam etmeye çalışması. Çünkü demokrasilerde seçilmiş temsilciler süresi belli bir dönem için seçimle belirlenir. Dolayısıyla o dönem tamamlandıktan sonra temsilcilerin artık seçime dayalı meşruiyetleri kalmaz ve yeniden seçim yapması gerekir.”
Boğaziçili akademisyen şöyle devam etti: “Bu yüzden adına ‘uzatma’ denilen süreç esasında iktidarda kalma çabası olarak tezahür edecektir. Ve bir kere böyle bir şeye yol verilmesiyle de ‘Seçim ne zaman yapılır? Hangi şartlarda yapılır? Artık o rekabetçi bir seçim olur mu?’ gibi türlü türlü başka sorular doğuracaktır. Bu kabul edilebilecek bir şey değildir.”
‘YSK seçim koşullarını hazırlamakla yükümlü’
Arslanalp bu noktada Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) yükümlülüğüne dikkat çekti: “Önümüzde dört ay var. Bu dört ayda bütün bu felakete rağmen seçimlerin yapılacağı koşulları hazırlama yükümlülüğü hem YSK’da hem de icranın başı olarak yürütmede. Burada bir esneme söz konusu olamaz. Diğer türlüsü tipik bir diktatoryal sisteme geçiş yolu olan yürütmenin başının olağanüstü durumu kullanmak suretiyle ilelebet iktidarda kalma çabasının bir yansıması olacaktır.”
Kelimelere dikkat
Arslanalp’e göre kullanılan kelimeler bile önemli: “Muhalif kamuoyu bunu ‘erteleme’ kelimesini seçerek tartışırsa daha baştan zaten anayasayı çiğneyecek bir kararı bir şekilde normalleştirilmiş olacak. ‘Ne var canım bir sene ertelesek?’ gibi bir yere gidecektir ama bu öyle bir şey değil. Eğer bu seçim 18 Haziran’a kadar yapılmazsa bu anayasının demokratik kurallarının en merkezinde yer alan bir kuralın alenen çiğnenmesi anlamına gelir.”
‘Demokrasi umudunun üzerine çakılacak son çivi‘
Boğaziçili akademisyen, hem muhalefeti hem toplumu uyarmayı da ihmal etmedi: “Türkiye’de rejimin geldiği noktada iktidarın önünde herhangi bir hukuki sınırın kaldığını da düşünmüyorum. Dolayısıyla seçimin zamanında yaptırılmasının mücadelesi siyasal olarak verilecek bir mücadeledir. Yani siz sadece anayasanın ilgili maddesini söyleyerek bu konuda yapılacak girişimleri geri püskürtemezsiniz. Bu anlamda muhalefet partilerine çok iş düşüyor. Özellikle cumhurbaşkanının yeniden seçilmesiyle ilgili aldıkları ‘Evet anayasada öyle yazıyor ama ne yapalım? Biz bu durumu kabulleneceğiz’ minvalindeki tavrı burada tekrarlamaları gerçekten Türkiye’de demokrasi umudunun üzerine çakılacak son çivi olacaktır. Burada çok ciddi bir şekilde toplumsal ve siyasal muhalefeti hem Meclis’te hem de sivil toplumla eş güdüm içerisinde meclis dışında örmeleri gerekir.“