• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Erdoğan, beni zorla savaş muhabiri yapacak!

22/10/2014 09:00

 

FrederikeFREDERIKE GEERDINK

f.geerdink@gmail.com

2006’da Türkiye’ye henüz gelmeden önce Hollanda’da gazeteci bir arkadaşımla konuşuyordum. Yurtdışına çıkmak istiyordum ama nereye gideceğime daha karar vermemiştim. Bana ‘Savaş muhabiri olmayı düşünür müsün?’ diye sordu. Bir saniye bile düşünmeden cevabımı verdim: ‘Hayır! Barış muhabiri olmak çok daha güzel değil mi?’


Bu güzel düşünce o günden beri aklımdan hiç çıkmadı. Tabii, ne kadar güzel? Olaya bakış açınıza göre değişir elbette.

Geleneksel gazetecilik perspektifinden bakıldığında, barış muhabirliğinin pek bir ağırlığı yok. Nihayetinde savaş demek, haber demek. Çatışmalar, ölümler, orduların ilerleyişi, geri çekilişi, silahlı militanlar, mülteci akınları, insanlık trajedileri, bombaların yıktığı şehirler, siyasi dalavereler, müzakereler, dostlar, düşmanlar… E, daha ne istiyorsunuz?

Savaş biter, muhabir gider…

Fotoğraf: DHA

Fotoğraf: DHA

Bir ülkede barış sağlanır sağlanmaz muhabirler orayı hemen terk eder ve bir sonraki savaş alanına gider. Sonuçta bir düşünün… Artık Kuzey İrlanda’yı ve Belfast’ı, Kosova ya da Falkland Adaları’nı haberlerde hiç izliyor musunuz?

Türkiye’ye gelmeye karar verdim. Devletle PKK arasında silahlı  mücadelenin süregeldiği ama topyekun bir iç savaşa sahne olmayan ya da başka bir ülkeyle savaşmayan bir ülke. Burada hiç istemediğim şeyi yapmak, yani cephelerden bildirmek durumunda kalmayacaktım.

Türkiye aynı zamanda birçok alanda ilginç gelişmelerin yaşandığı bir ülkeydi; olan biten hakkında yazıp, haberleri yurt dışına kolaylıkla satabilecektim. 2006’da sıcak bir konu olan AB süreci, kadın hakları, azınlık hakları, ekonomi, turizm, politika, laiklik ve İslamcılık…

Barış süreci haberle dolu

2013’te başlayan barış süreciyle birlikte aklıma yeniden barış muhabiri olma fikri geldi. Diyarbakır’a taşınma sebebim buydu. Devletle Kürt hareketinin bu işi nasıl başaracağına şahit olmak son derece ilginç olmayacak mıydı? Ve uzun zamandır uğruna mücadele edilen anadilde eğitim, bölgesel otonomi ve siyasi tutukluların salınması gibi insan hakları ne zaman yürürlüğe konacaktı?

PKK’nin dağdan inip kalıcı olarak silah bırakışını haberleştirmek harika olmayacak mıydı? Kürtler özerk Kürt bölgesini nasıl yönetecekti? Türkiye’de sadece Kürtlerin değil, aynı zamanda Türklerin ve diğer grupların kimlikleri nasıl değişecekti? Bunların hepsi birçok medya kuruluşu açısından savaş kadar çekici değil ama ben bu haberleri parlatabilecek kadar deneyimli bir gazeteciydim.

Bir anda her şey sallandı

Son birkaç haftadaysa korktum. Eğer Kobani düşerse, barış süreci sona erecekti. Sonra sokaklarda çatışmalar başladı. Sadece Kürtlerle güvenlik güçleri arasında değil, hem değişik Kürt gruplarının kendi aralarında hem de ellerinde sopa ve bıçaklarla koşan milliyetçi Türklerle Kürtler arasında…

Bir anda, barış dolu bir gelecek gerçekten sallantıda gibi göründü. Ya PKK ile devlet arasındaki savaş yeniden başladığı gibi Türkiye’de bir de iç savaşa gömülürse ne olacaktı?

Fotoğraf: Reuters

Fotoğraf: Reuters

Birçok kişinin ikinci olasılıktan korktuğunu ve ‘iç savaş’ kelimelerini telaffuz bile etmek istemediğini biliyorum. Ben de telaffuz etmiyordum; şu an ilk kez kullanmamın nedeni de barış hakkında yazıyor ve şimdi tehlikenin çok büyük ölçüde azaldığına inanıyor olmam.

Süreç Erdoğan’ın elinde

HDP bu hafta Öcalan’ı ziyaret edecek ve bence onun ateşkesi sonlandırması çok düşük bir ihtimal. Kobani halen direniyor ve askerin PKK’ye son saldırısının bir yenisi olmadı.

Kürt hareketi barış istiyor. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sürece gereken katkıyı yapması önemli. Bir yol haritasının çizilmesi harika ama eylemler kelimelerden daha değerlidir ve henüz hükümetin kayda değer bir adım attığını görmedik.

Sonuçta barış süreci Erdoğan’ın elinde. Ve benim bir barış muhabiri olarak kariyerim de. Lütfen beni savaş muhabiri olmaya mecbur bırakmayın.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Frederike Geerdink

SON HABERLER

ABD'de kasırga ve fırtına: En az 21 kişi hayatını kaybetti

ABD’nin Kentucky ve Missouri eyaletlerinde etkisini gösteren şiddetli fırtına ve kasırga nedeniyle ilk belirlemelere göre 21 kişi hayatını kaybetti.

Bilal Erdoğan'dan doğurganlık açıklaması: Yeni bir demografik el bombası şu an ortada

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan “Yeni bir demografik el bombası şu anda ortada” dedi.

Fatih Akın: Ayşe Barım ve Kavala benim filmim yüzünden görüştü

Yönetmen Fatih Akın, menajer Ayşe Barım’ın tutukluluğunu eleştirdi: “O bir menajer, bir yetenek ajansı sahibi ve neoliberal bir kapitalist”

Trump: Pazartesi Putin ve Zelenski'yle görüşeceğim

ABD Başkanı Donald Trump pazartesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodemir Zelenski ile görüşeceğini açıkladı.

AB: Türkiye'nin Schengen başvuruları arttı, ret oranı düştü

Avrupa Birliği (AB) verilerine göre Türkiye’den yapılan Schengen vizesi başvuruları arttı, ret oranı önceki yıllara kıyasla azaldı.

Hakkımda Frederike Geerdink

Hollandalı gazeteci. 25 yıldır meslekte. 15 yıl Hollanda’da çalıştıktan sonra 2006’da Türkiye’ye yerleşti. Özellikle Kürt sorunu, insan hakları, azınlıklar ve kadın meseleleri üzerine yazıyor. Ağustos 2012’den bu yana Diyarbakır’da yaşıyor. www.kurdismatters.com ve www.journalistinturkey.com adlı blogları var. Başta Hollanda ulusal haber ajansı olmak üzere birçok mecraya haber ve yazı yazıyor.
Uludere katliamını irdelediği kitabı ‘De jongens zijn dood’ adıyla Hollanda’da yayınlandı.
Not: Kendisi ayrıca Amberin Zaman’ı ‘utandıran’ gazetecidir.

Barış süreci, iktidar ve ilahi Sırrı!
'17 aylık bebeğe tecavüz' örneğini veren bir zihinle 'birlikte' yaşamak…

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 755 gündür hapiste

YAZARLAR

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Saray, demokrasi musluğunu uygun gördüğüne açacağının sinyalini veriyor

Salih Cenap Baydar: Demokrasinin özü hesap soran vatandaş, hesap veren siyasetçidir

Remzi Özdemir: Türkiye'de en büyük sorun gelir adaletsizliği

Attila Aşut: Arapça sevdalısı siyasetçiler tehlikeli sonuçlar doğuracak sözcükleri kullanırken kılı kırk yarmalı…

Orhan Gazi Ertekin: Aleviler, Kürtlerin kaçınılmaz olarak dahil olacağı anayasal sürece hazırlandılar mı? 

Özgür Orhangazi: Dış sermayeye yapılan ödemeler 2025'in ilk çeyreğinde 6,5 milyar dolara ulaştı

Ender İmrek: Çözüm süreci sağlam hukuki güvenceler, uluslararası gözetim ve toplumsal seferberlikle doğru hatta ilerleyebilir

Orhan Gökdemir: Halk demokrasisine ihtiyacımız var

Umur Talu: Ne iktidar devletinin ne de 'devlet'in özündeki nefret ve şiddet bitiyor

Emin Çölaşan: AKP'li belediyelerde yolsuzluk molsuzluk yok, tertemiz!

Onur Çanakçı: Kronikleşen kriz hali

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×