H. AYHAN TİNİN
Sanat da var
insanatinart@gmail.com
Bugün Mevlana’nın ölüm yıldönümü.
Boş verelim hamasi nutukları… Barıştan ve sevgiden söz etmeye kimin hakkı var?
Başkalarına karışmadan yaşayamadığımız bu hayatın içinde, ne zaman cinnet geçirmeye başladık?
Tiyatrocular kovuluyor, hakemler dövülüyor, doktorlar malum, kadına şiddet…
Edep, adap ve etik ve saygı ve güzellik… Bir göçmen sandalıyla hayatımızın kıyılarını terk etmiş. Bir daha hiç dönmeyecek gibi…
Geçtiğimiz hafta ince duyarlıkların şairi Behçet Necatigil’in ölüm yıldönümüydü. Kaç kişi hatırladı bu söz ustası büyük şairi?
Düşünce dünyamızın kıymetli ismi Cemil Meriç’in de doğum günüydü, büyük bilim insanı ve astronom Ali Kuşçu’nun ölüm yıldönümü…
Kültür dünyamız mı?
İhtimal ki Behçet Necatigil’in gölgesi o çok sevdiği Beşiktaş çarşısında gezerken utancından kızarıyor.
Çarşıya inen yokuşun üzerindeki ahşap evine kaçıp saklanmak istiyor.
Necatigil Kars lisesinden, Kabataş Erkek Lisesi’ne uzanan öğretmenlik hayatı boyunca yalnız şiirler değil, tiyatro oyunları, radyo piyesleri, çeviriler ve sözlükler yazdı.
Ama biz onu en çok şiirleriyle sevdik.
‘Çoklarından düşüyor da bunca / Görmüyor gelip geçenler / Eğilip alıyorum / Solgun bir gül oluyor dokununca’
Hayat boşluk bırakmıyor.
Neyi çekip alırsanız hayatın içinden, yerini başka bir şey dolduruyor hemen… En çok ne varsa ortalıkta, o doluveriyor kalan boşluğa…
Hatay’lı, Reyhan’lı doğumlu Cemil Meriç bugün sosyolojiyle ilgilenen küçük bir azınlık dışında kimse tarafından anımsanmıyor.
Yaşama veda ettiği evinde 10 binden fazla kitabı olan Meriç, resmi bir davete giderken giyecek beyaz gömleği olmadığı için, eşinin masa örtüsünden yaptığı, arkası olmayan bir mintanla katılmıştı toplantıya…
Şimdi tamahın ve aç gözlülüğün insanların başını döndürdüğü bugünlerde kime anlatırsınız bu hikâyeyi?
Andrei Tarkovsky anılarının bir yerinde “Yaşamak için iyi bir zaman değil’ diye yazar.
Necatigil “Ben oraya koymuştum, almışlar, / Arasına sıkışık saatlerin. / Çıkarır bakardım kimseler yokken; / Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar” diyor.
Tiyatro insanın aynasıdır.
Aynayı kendine tutamayan, hep başkalarının üzerinde dolaştırır.
Yarım aklın en önemli göstergesidir bu!
Ne okuduğunu anlar ne konuştuğunu bilir ne anladığını düşünür!
İnsanın davranışı içinde yaşadığı sosyal yapıya benzer.
Davranış yalnızca durumsal değil zamansaldır. O zamanın içinde neyi beslerseniz o büyür. Tıpkı bin yıllık eski bir Kızılderili öyküsünde olduğu gibi…
Cemil Meriç de öğretmenlik yaptı. Tuhaf bir öğretmendi. Köy çocuklarını sabah evlerinden alıp okula getiriyordu.
Ali Kuşçu 550 yıl önce gezegenler arası uzaklıkları hesaplayıp ayın ilk haritasını çıkardı. Bilimsel aklın öncülerindendi…
Bugünün birbirine pusu kuran insanlarına rehberlik edecek dört isim.
Sanatta, bilimde ve gönül dostluğunda dört rehber.
Hepsini unuttuysak eğer, insan olmakla varlıklı olmak arasındaki çizgiyi tutturamadıysak, olana bitene şaşırmaya gerek yok! Bilmeyenin sevgisi, sevmeyenin saygısı olmaz.
Sevgi zor, nefret kolay.
Sanatı, kültürü ve bilimi unutan bir kalabalıkta, kötülük bir tercih nedenidir.
Karanlık tarafa geçiverir insan!