Zımba gibi delikanlı. Sofya’da o sırada… Şehir Kulübü’ne davet edildi. İşte orada tanıştılar. Adı, Dimitrina’ydı. Kısaca, Miti diyorlardı… Bizimki hiç tereddüt etmedi, salonu ortadan kılıçla ikiye böler gibi yürüdü, yanına gitti, bu dansı bana lütfeder misiniz dedi… Buluşmaya başladılar… Önce dedikodular başladı, sonra tatsızlıklar… Çünkü, Miti’nin babası Bulgar Çarı’nın has adamlarındandı.. . Böyle bir adamın kızıyla, bir Türk, olacak iş değildi… Mahalle baskısı, dayanılacak gibi değildi. Aldı bizimkini karşısına, bu evlilik mümkün değil, bundan sonra kızımla görüşmezseniz iyi olur dedi…Ömrü boyunca yaptığı… Tek hataydı. Kızı alıp, gitmeliydi. Yapamadı… Miti’den sonra, hayatına 19 kadın daha girdi. Nafile. Asla mutlu olamadı. Asla. Unutamadı.
… Miti desen… 18 yaşındaydı, 30 yaşına kadar bekledi. Ailesinin artık yeter baskısıyla, bir avukatla evlenmeyi kabul etti… Ağır hastaydı, zor konuşuyordu, başında bekleyen kız kardeşi Olga’ya mırıldandı. “Biliyor musun” dedi, “rüyamda onu gördüm, galiba nihayet Mustafa Kemal’e kavuşuyorum…”
… Memlekette her şey kötü gidebilir, tarihin en karanlık, en umutsuz günleri yaşanıyor olabilir. Acı çekeriz, mücadele ederiz, direniriz, gün gelir illa ki düzelir. Ama o kızı kaybedersen… Senin için hayatın boyunca hiçbir şey asla düzelmez. Git, tut elinden.