PKK-Hizbullah çatışmasının yeniden alevlenmesine sevinip “yesinler birbirlerini” diyen çok kişi var. Her iki gruptan da haz etmeyenlerin bu tavırları ilk bakışta mantıklı gelebilir. Ama şu vurguyu yapmak lazım: 90’lardaki çatışmayı körükleyen “derin” unsurların hemen hepsi tasfiye oldu, ancak birbirlerine çok ciddi darbe indirmiş olsalar da hem PKK, hem Hizbullah varlıklarını daha da güçlenerek bugünlere taşıdılar.
Yani kısa vadede bu çatışma her iki tarafa da belli zararlar verebilir ama en büyük zararı, zaten gergin olan atmosferi daha da kızıştıracağı için tüm ülkeye verecektir. Ancak bu olgunun kavranabilmiş olduğunu düşünmüyorum. Hatta, elimde herhangi bir kanıt yok ancak, çatışmaların yeniden alevlenmesinde üçüncü şahısların bir şekilde dahli olduğu kanısındayım.
Peki bundan sonra ne olur? HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın dünkü açıklamalarından, muhtemelen Abdullah Öcalan’dan gelen talimatlar ışığında, KSH’nin bu çatışmaya son vermek istediği izlenimi edindim. Hizbullah’ın da yasal alandaki kazanımlarını riske atacak bu çatışmanın sürmesini arzuladığını sanmıyorum. Bununla birlikte, barış zaten mümkün değil ancak şu aşamadan sonra ateşkes bile kolay olmayacaktır.
Öte yandan Kürtler arasında zaten belli bir potansiyele ve örgütlenmeye sahip olan (IŞ)İD’in bu çatışmanın sürmesi için uğraşacağını da akılda tutmak lazım.