• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Post-Cemaat döneminde yargıda savaş: Dost ve düşman yeniden belirlenirken

22/09/2019 12:42

ORHAN GAZİ ERTEKİN*

Yargıda bir süredir bilinen tarafları ‘pelikancılar’ ile ‘Hakyolcular’ olan bir düello sürüyor ve herkes kendince bu düelloya anlamlar vermeye uğraşıyor. Şurası oldukça açık: AKP, Türkiye yargısında ilk kez kendi kanatları arasındaki açık bir savaş ile karşı karşıya. Yaşanan gerilimler sadece AKP açısından değil Türkiye yargısının tarihi açısından da oldukça mahsus. İlk kez bir yargı endüstrisinin avukat kanadı ile yargı kanadı karşı karşıya geliyor örneğin. İlk kez yargı endüstrisinin avukat kanadı yargı kanadından talep eden ikincil unsur olmaktan çıkıyor ve düzeni ve paylaşımı belirleyen unsur haline geliyor ve yine ilk kez yargının avukat müteşebbisleri iktidar içindeki bir kanadın siyasal hazırlıklarının ana örgütçüsü olarak belirginleşiyor. Bunun açık anlamı şudur: Bu savaş cemaate karşı verilen ve artık cemaatten artakalanlara yönelen bir savaş değil. Bizzat cemaate karşı kazananların iç çatışmasıdır. Daha net söyleyelim. Bu çatışma yargıda post-Cemaat döneminin çoktan başladığının ve artık yargıyı anlamak için Cemaat’in kısmen tasfiye edildiği 2014 ile ciddi ölçüde tasfiye edildiği 2016 sonrası gelişmelere ve büyüyen yeni güçlere dikkat gösterilmesi gerektiğini de gösteriyor.

Cemaat bu işin neresinde?

Yargıda Cemaat’e karşı savaş 17-25 Aralık sonrası başladı ve 15 Temmuz 2016 sonrası yaygın bir tasfiye olarak derinleşti. Bu savaşın müttefikleri içerde Hakyol grubu tarafından örgütlenen ülkücü kadrolardan Alevilere ve sosyal demokratlara kadar uzanan geniş bir topluluklar dünyasından geliyorlar ve Gülen Cemaati karşıtlığı ile birbirlerine tutunuyorlardı. 15 Temmuz sonrası Cemaat yargı kadrolarında bir güç olmaktan çıktı. Daha doğrusu çıkarıldı ve geride küçük sayıda bir topluluğun ‘Cemaatçi olup olmadığı’ tartışmaları bırakarak yeni güç odakları arasındaki paylaşım sorunları ana gündemin merkezine yerleşti. Taraflar geride kalan bu küçük topluluğun gerçekten Cemaatçi olup olmadığı ile ilgilenmiyorlardı gerçekte. Önemli olan yeni güçlerin aralarındaki post-Cemaat sonrası yeni paylaşım savaşında bu suçlamanın işlevsel olup olmadığı idi. Bu durum önceleri AKP’nin 2014’te kurduğu ittifakın ülkücü, Alevi ve sosyal demokrat müttefiklerinin arasında bir sorun olarak başlamıştı. Birbirlerini sıkıştırıp daha fazla pay elde etme, töhmet altında bırakarak karşıdakinin alanını daraltma çabasının bir aracıydı. Fakat sorun giderek genişledi ve yargıdaki merkezi alanın Ankara-Adalet Bakanlığı karargahından ‘Saray’ ve İstanbul olarak yeni nüfuz merkezlerinin oluşumuyla beraber yeni güç unsurlarını da ilgilendirir hale geldi. Bu özellikle 2014 yılıyla beraber yargıda başlayan bir yeniliktir ve güç merkezlerinin bu dağılımı aralarındaki protokol, ilişki ve iletişim sorunlarını ve giderek çatışmasını da beraberinde getirmiştir. Şimdi geldiğimiz bu aşamada halen cereyan eden çatışmanın yargıda kurulan 2014 ittifakının devamı bir çatışma değil, bizzat 2014 ittifakının iç işleyişinin ürünü bir savaş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Daha açık deyişle bu savaş Cemaat’e karşı başlayan 2014 savaşının bir devamı değil. Onunla hiç bir ilgisi yok hatta. Bu savaş bizzat Cemaat’e karşı kazanılmış bir ‘zafer’den itibaren yükselen bir iç savaş. Dolayısıyla bu çatışma cemaate karşı başarısızlığın değil başarının sonucudur ki başarının olduğu yerde iç çürüme hemen arkasından gelir. Her iktidar bunu yaşar. Yaşamıştır. Bütün kurtuluş hikayeleri bir iç savaş ile devam eder ve taraflar birbirlerini eski güçlerden yana olmakla suçlarlar. Nihayetinde zaten pergeli azıcık geniş açarsak ve onların kriterlerini kullanırsak tümü için ‘FETÖ’cü’ demek mümkündür. Ama bugünkü güç ilişkileri açısından bu ideolojik söylemin ciddi bir gerçekliğinden bahsedilemez. Peki bu yeni güçler ve yeni çatışmalar nerden doğdu? Şurdan doğdu:


Yargıda yeni güçlerin yükselişi

Türkiye yargısının 2014 sonrası güç ilişkileri ve çatışmaları köklü biçimde değişmiştir. Bu yıl ile beraber yargıda iki temel yenilikten bahsedilmelidir. Bunlardan birincisi yargı karargahının çoğullaşmasıdır. Adalet Bakanlığı ve HSK bugüne kadar yargının asli karargahı olagelmişti. İktidar güçleri yargı içindeki operasyon ve taleplerini bu aracılarla yürütegelmiştir. Geriye kalan geniş bir yargı yönetimi işi bu merkezin elinde kalmıştır. Fakat 2014’ten sonra bu merkeze birincisi ‘Saray’ ve ikincisi İstanbul avukatlık grubu olmak üzere iki güç merkezi daha katılmıştır. Bu da kaçınılmaz olarak çatışma ve gerilimleri beraberinde getirmiştir. ‘Saray’ın bu sürece katılmasını dışardan bakarak anlamak mümkündür. Peki avukatlar grubu nedir ve kimdir?

Avukatları, Türkiye yargısının endüstriyel merkezinde önemli hale getiren süreç 2014 HSYK seçimleri olmuştur. Avukatlar, Cumhuriyet’in başından itibaren yargı endüstrisinin bağlı ve ikincil grubu olarak işlev görmüşlerdir. Yargıdaki iktidar onların mali çıkarlarını doğrudan ilgilendirdiği için bu gelişmelerde ilgilenmenin ötesinde rol almışlardır. Bütün HSK seçimleri aynı zamanda avukat girişimcilerin müdahil olduğu meydan savaşlarıdır. Ama avukatların bir savaşa 2014’te olduğu gibi bu kadar yoğun biçimde dahil oldukları da görülmemiştir. Bunun bir nedeni 17-25 Aralık sürecinden sonra AKP’nin yargının içinde yeterli güven duyduğu kişi ve grupların azlığıdır ki güvendiği avukatlara arşiv ve tarama görevi ile HSYK seçimini örgütleme yetkileri de vermişlerdi. Avukatların gücü ve etkisinin bu görünürlüğü yargı endüstrisi içindeki avukat girişimcilerin önemini artırmıştır. 2014 HSYK seçiminin AKP açısından zaferle sonuçlanmasının ardından bu başarının payını talep etme eğiliminin avukatlarda yoğunlaştığını söylemek mümkündür. Böylece özelikle İstanbul merkezli bir grup avukat çevresi etki ve gücünü zaman içinde davaların hazırlık ve sonuçlarını garantilemek gücünden giderek yargı içindeki konumları belirleme ve kadro oluşturma aşamasına kadar ilerletmeye başladı. Bu sürecin ‘Saray’ nezdinde hukuk ve yargı seksiyonunun genel öneminin artmaya başladığı döneme denk gelmesi avukatların gücünü daha da artırmıştır. Şurası kesindir: Avukat girişimciler tarihlerinin en güçlü noktasında bulunuyorlar ki bu gücün daha geniş düzeydeki ekonomik güçlerle tamamlanma veya ekonomik güç odakları ile bütünleşme eğilimleri de kaçınılmaz olmaktadır. Bugün yaşadığımız süreç ve yargı içindeki çatışmanın kökleri işte buralardadır.

Sonuçta Türkiye artık hukuk ve yargı meselesinde şunu anlamaya başlamalıdır: Hukuk ve yargı alanı sadece haklarımızın, yurttaş özgürlüklerinin sonuca bağlandığı bir yer değildir. Aynı zamanda olağanüstü bir ekonomik büyüklüğün olduğu, endüstriyel bir üretim alanı olarak işlev gördüğü ve birden çok tarafın her gün yeni oyunlarla birbirlerinin ayaklarını kaydırarak kendi çıkarlarını en çoklaştırmaya çalıştıkları bir ‘piyasa’ alanıdır. Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü söylemi bu endüstriyel alanın çıkarlarınının denetlenemez biçimde gelişmesinde perde görevi bile görmektedir. Hak ve özgürlük alanlarımızda sadece despotik tasarruflar yürütülmüyor. Aynı zamanda ekonomik girişim alanları olarak da kullanılıyor. Bunu bilirsek özgürlük ve eşitlik mücadelesini layığıyla yürütmemizin imkanları da çoğalacaktır.

*Demokrat Yargı eş başkanı

Kategori:Aktüel

SON HABERLER

İran'dan yeni misilleme: İsrail'de sığınaklara gidin çağrısı yapıldı

İran, İsrail’e yeni füze saldırıları başlattı.

İsrail ordusu: İran'da yeraltı askeri üssünü vurduk

İsrail ordusu, İran’ın batısında Hürremabad’da karadan karaya balistik füzelerin depolandığı, fırlatma rampalarının bulunduğu yeraltı askeri üssünü vurduğunu ileri sürdü.

Fenerbahçe Beko'nun finaldeki rakibi Beşiktaş Fibabanka

Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde Beşiktaş Fibabanka, Anadolu Efes’i 82-75 yenerek finalde Fenerbahçe Beko’nun rakibi oldu.

Erdoğan, Trump'la telefonda İsrail ve İran'ı konuştu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump telefonda İsrail ve İran’ı görüştü.

Trump'tan İsrail-İran savaşını bitirmek isteyen Putin'e: Kendi savaşın sona ermeli

ABD Başkanı Donald Trump, doğum gününü kutlamak için arayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüştü. Trump, İsrail-İran savaşını bitirmek için arabulucu olabileceğini söyleyen Putin’e kendi savaşını bitirmesini tavsiye etti.

Neslican Tay toprağa verildi
Rektöre göre Neslican Tay 'dinden faydalansa hastalığı düşman' görmezmiş

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 783 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Mustafa Mutlu: İnsaf organınız öldü mü?

Damla Doğan Tuncel: Yeni düzen hepimizi 'Bir gün tehlike olabilir' gerekçesiyle susturulabilecek birer hedefe dönüştürmesin…

Selin Nakıpoğlu: Bu ölüm bizleri oldukça etkiledi, dökülen gözyaşlarında 23 senedir maruz kaldığımız kötülüklerin de payı var

Osman Sert: İran'a saldıran İsrail olmasa tepkiler daha sessiz bile olabilirdi

Ayşe Yıldırım: AKP'lilerin Kılıçdaroğlu sevdasının adını net koyalım; Özgür Özel korkusu…

Onur Çanakçı: Sayın Şimşek gerçekten kötü gün 19 Mart mıydı?

Akif Beki: Asıl hedefin Türkiye olduğuna gerçekten inanıyorsanız ne yapacağınız belli

Yusuf Karadaş: İsrail ve ABD emperyalizminin derdi İran'ın nükleer programından ibaret değildir

Mehmet Ali Güller: Bölge ülkeleri tarihi bir tutum alma kararıyla karşı karşıya

Murat Ağırel: Ferdi Zeyrek kazadan iki gün önce bana belediyedeki yolsuzlukları anlattı

Recep Genel: 'Karın tokluğuna çalışıyoruz' bile diyemeyecek haldeyiz

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×