CHP Genel Başkanı Özgür Özel, küçük esnafın asgari ücret zammından mağdur olmaması için sigortalı başına 6 bin lira destek verilmesi gerektiğini söyledi.
Asgari ücretin 30 bin liraya yükseltilmesi gerektiğini savunan Özel, şu açıklamayı yaptı:
“Bir, asgari ücret 30 bin lira olmalıdır. İki, bu asgari ücret artışından esnaf, küçük esnaf ve KOBİ mutlaka korunmalıdır. Nasıl yapacağız? Vergi mevzuatına hakim, sosyal güvenlik mevzuatına hakim arkadaşlar sıkı ve güzel bir çalışma yaptılar, teklifimizi sunacağız. Bir kere mevcut asgari ücret desteğinin kapsamı genişletilerek yararlanma şartlarındaki üst sınır 1,5 katından, iki katına çıkarılmalıdır. Asgari ücret ve iki katına kadar ücret ödeyen işyerleri için prim gün sayısında sadece cari ay dikkate alınmalı, geçmişiyle karşılaştırma yapılmamalıdır.
Bir işyerinde bir ila 10 çalışan varsa kendisine şu anda 700 lira sigorta prim desteği ödeniyor, 700 lira. Bizim yeni çalışmamıza göre yanında bir tane kalfa çalıştıran berberi, 30 bin lira asgari ücret, onlar işte 21 verecek, 23’e çıkacak diyenler var CHP’nin yarattığı baskıyla. Aradaki fark, esnafın sırtına gitmesin diye yani yanında bir kalfa çalıştıran berbere ya da iki tane tekniker çalıştıran eczacıya, üç tane garson, bir bulaşıkçı, bir aşçı çalıştıran esnaf lokantasına, kebapçıya yani 10 sigortalıya kadar verilen desteği 6 bin liraya sigortalı başına.
10-50 çalışan için 3 bin liraya, 50-100 çalışan için 2 bin liraya, 100’ün üzerinde işçi çalıştıran işyerleri içinse aylık bin 500 liraya çıkarmayı öneriyoruz. Bu önerimizin toplam maliyeti 250 milyar lira, 300 değil. Oysa asgari ücret artışından dolayı toplamda, bütün sistemde, o en zenginlerden, devasa fabrikalardan, en kârlı yerlerden alınanlarla birlikte devlete gelecek SGK prim avantajı zaten 1 trilyon lira.
Yani aldığının dörtte birini verse bu iş berbere, kadın kuaförüne, bakkala, küçük marketlere, efendim 10 kişiye kadar eleman çalıştıranlara hiç dokunmayacak. Küçük KOBİ’lere neredeyse hiç dokunmuyor. Büyük fabrikalara da bir miktarı karşılanıyor ‘E bu kadar kazanıyorsun kardeşim bir miktarını, önemli bir kısmını da sen vermelisin’ deniyor. Bu asgari ücrette 6’şar bin liralık prim desteği sağlanırsa bu ülkede herkesin birden yüzü gülecek. “
Özel, gündem hakkında özetle şunları söyledi:
*O Hizbullahçı kafa, o gerici kafa ve onun AK Parti’ye sirayet etmiş çeşitli uzuvları harekete geçtiler. Sekiz gün sonra Tayyip Erdoğan, sekiz gün önce elini sıktığı, selamını aldığı, hatrını sorduğu, şakalaştığı, madalyasını taktığı, hediyesini verdiği o birinci teğmen başta olmak üzere, o kadın teğmenimiz başta olmak üzere döndü hepsine saldırmaya başladı. Sonra soruşturmalar, bir takım haberler. ‘Hepsini atalım’ diyenler. ‘Darbeci’ diyenler, bilmem ne yapanlar. Suç, güya emre itaatsizlik, disiplinsizlik… Esas karın ağrısı; ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ denmesi.
*Şunu diyorlar, ‘Aman bir şey yapın, Milli Savunma Bakanı ile görüşün’. Görüşmediğimizi kim biliyor? Dün yazmış biri; ‘CHP Mİlli Savunma Bakanından randevu almalıdır’. Yankı Bağıcıoğlu, Emekli Tümamiral, benim genel başkan yardımcım üç kez, ikisi yüz yüze ve bir tanesi telefon üzerinden, görüşme yaptı Sayın Yaşar Güler’le. Güya buralara Sayın Yaşar Güler’in ve teğmenlerin atılmasını doğru bulmayanların mücadelesiyle gelinmişmiş. Mesele o değil. Mesele, bütün teğmenleri atmak ya da bir tek teğmeni atmak. Bütün mesele şudur; oradaki iyi niyeti görmeden, oradaki gençlik heyecanını görmeden, oradaki adanmışlığı görmeden o ilk günün heyecanından bir darbe yapılanmasını çıkarmak siyasi hesaptır. Kötü ve siyasi hesaptır.
*Yönergeyi karada, havada, denizde kaldırmışlar. Bordo berelilerde unutmuşlar. Okunuyor, o (Tayyip Erdoğan) da dinliyor, alkışlıyor. Yemin aynı yemin, yeminde yanlış bir şey yok. Yemini yapan teğmenlerin hiçbir kötü niyeti yok. Ama bir fırsatçı ordusu var ki Mustafa Kemal’in ordusuna, geçmişte Fetullah Gülen’in ordusunu içine enjekte eden zihniyet şimdi Mustafa Kemal’in teğmenlerini alıp yerine yine hastalıklı hücreler yerleştirmek istiyor.
*Gerçekten Tayyip Bey’in yüreği yetecekse, kendisini Türkiye’nin dört bir köşesindeki pazar yerlerine götürmek isterim.
*Tayyip Bey vaktiyle gidiyordu, meydanlara çıkıyordu, bugünkünün çok gerisinde bir krizi araçsallaştırıp vatandaşa diyordu ki, ‘Bunlar pazara gelebilirler mi? Bunlar tarladaki çiftçinin yüzüne bakabilirler mi? Esnafın derdini dinleyebilir, fabrikalara gidebilirler mi? Gidemezler’ diyordu. ‘O halde erken seçim şart’. Şimdi soruyorum, Tayyip Bey bir pazara gidebilir mi? Pazara gidebiliyor mu? Gidip de esnafın hatırını sorabiliyor mu? İşçi ile konuşabiliyor mu? Tayyip Bey bu milletin arasında karışıp ‘geçiniyor musunuz’ diye sorabiliyor mu? Madem soramıyorsa onun dediği gibi sokağa gidemiyorsa sandığa gidecek. Erken seçime gidecek.