Kılıçdaroğlu’nun çıkışına karşı söylem ile cevap üretmenin seçmen nezdinde anlamı olsa da pratik karşılığı sınırlı. Erdoğan’ın bu konuda verebileceği en iyi cevap kendi iktidarında ayrım görmeksizin kaç vali, kaç büyükelçi, kaç ordu komutanı ve kaç üst düzey Alevi bürokratın sadece liyakatlerinden ötürü atabildiğini ortaya koymak. Hatta SGK genel müdürlüğü koltuğuna bu kimliği ile yükselebilen Kılıçdaroğlu’ndan sonra bu makama ve benzerlerine kaç Alevi vatandaşın mesleki kıdemleri gereği atanabildiğini anlatsa Erdoğan daha inandırıcı olur.
Üstelik Kılıçdaroğlu’nun çıkışı bir kimlik siyaseti ise yani kimlik üzerinden siyasal bir yapı inşası ise bu kazanma ihtimalini değil kaybetme riskini daha çok taşıyan bir adım. Ama tersten bakınca Kılıçdaroğlu bu söylemi ile iktidarın kendisinin Alevi kimliğini kullanarak yıpratma ihtimalini açık ederek Erdoğan’ın elindeki önemli bir aracı etkisiz kılıyor.
14 Mayıs seçimini kim kazanırsa kazansın kimlik siyasetine sıkışmanın Türkiye’yi ileriye taşıyamayacağı aşikâr. Kılıçdaroğlu son açıklaması ile bu sıkışmışlıktan kurtulmak için önemli ve cesur bir adım attı.
Aleviliğin Türkiye Cumhurbaşkanı olmak için engel olmadığı gibi Alevi olmamanın da seçimde avantaj sağlamadığını içselleştirebilirsek bu cendereden çıkmanın önü açılabilir.