Şiddetin geldiği düzeyi ortaya koymak için sadece bir ay öncesinin rakamlarına bakmak bile yeterli! Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2024 Nisan ayına ait raporunu açıkladı[1] ve Türkiye genelinde 32 kadının öldürüldüğünü ve 13 kadın ölümünün ise şüpheli olduğunu belirtti.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre[2] Nisan ayında en az 163 işçi hayatını kaybetti. İş cinayetleri kanayan bir yara! Yaşamını yitiren SOMA işçilerini ve diğerlerini unutamıyoruz! Emekçilerin çalışma sürecinde güvenliğini sağlayacak, işçilerin sağlığını koruyacak önlemler alınmış olsaydı işçiler yaşıyor olacaklardı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli içinde emekçilerin haklarını da kapsaması gereken “İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi” dersinde ne işçi haklarından ne de sendikalardan söz ediliyor. Böyle önemli bir dersin içeriğinin çok cılız olduğunu görüyoruz. Yaşamını yitiren işçiler, emekçiler yaşamlarının bir döneminde okullarda öğrencilerdi ve güçlenmek için örgütlenmeyi, gerçek örgütlenme olan sendikalarında etkin olmayı ve sağlıklı ve güvenli işlerde çalışmaları için tetikte olmayı ve harekete geçmeyi öğrenmeliydiler.
Gereksinme duyduğumuz şeyler, kadın dostu kentler, emekten yanan kentler! Şairane biçimde konakladığımız kentler! İçinde yaşayan insanların sayısına değil, sokak yaşamının niteliğini önemseyen kentler! Başta yaşam hakkı olmak üzere kadın haklarını gözeten, işçilerin sağlığını ve işyerlerinin güvenliğini sağlayan fabrikalar, tarlalar, inşaat alanları! Yaşamın gerçek sorunlarına odaklanan üniversiteler, okullar!
Yazımızın “eğitimde şiddet ve iş bırakma eylemi” başlığının ilk sözcükleri olumsuzu, duygu olarak kederi çağrıştırıyor. Olumsuz olan, düşünmeyi ve eylemi harekete geçiremiyor, derin bir keder duygusunun doğurduğu edilgenliği besliyor. Sonraki sözcükler “iktidar aygıtı tarafından kapılmadan”, okula kapanmadan, rutin gündelik yaşamdan kaçış çizgileri örerek, “bizlerin, eğitim emekçilerinin yapabilirliklerine” işaret ediyor ve hissettirdiği “İşte öğretmenler! Bakın şiddete karşı tepki veriyorlar, düşünüyorlar ve eyliyorlar!” duygusu ile olumlu olanın, farkın işaretlerini veriyor. Her düşünce ve eylemin anatomisine bakarak, düşünenleri ve eyleyenleri değerlendirmek, eylem düzeneği (eylem asamblajı) içindeki farkları görmek ve düşüncemizi yeniden harekete geçirmek, bir kez daha düşünmek ve yeni yaratıcı yollarla yeniden eylemek gerekiyor.