Bazı meslektaşlarımız hâlâ muhalefet yapan medya kuruluşlarının mevcudiyetinden yola çıkarak ve hükümete yoğun eleştiriler yönelten köşeleri delil göstererek, “Basın özgürlüğü var” diyebiliyor. Oysa ifade hürriyetinin var olduğu bir ülkede, gazeteciler yazdıklarından dolayı işlerini kaybetme endişesini yaşamaz ya da iktidar, patronlarına karşı düşmanlık güdecek diye kaygılanmaz. Büyük vergi cezalarıyla şirketlerin üzerine nasıl keyfi bir biçimde gidildiğinin farkındayız. Sadece medya kuruluşları değil, bu gibi haksız müdahalelerden başka kurumlar da payını alıyor. Gezi olaylarında göstericilere kapılarını açan Divan Oteli’nin sahibi Koç Holding bunun bir örneği ya da Cemaat’e sempati duyduğu bilinen TUSKON üyesi ticari müesseseler. Hepsi az ya da çok iktidarın öfkesinden nasipleniyor.
Öte yandan demokrasilerde iktidarın kontrolü altında bir havuz medyası oluşturulamaz. İhale karşılığı gazetelere kaynak aktarılamaz. Eğer basın denetim altında bulunmasaydı, yolsuzluk iddiaları çok daha etkili bir biçimde manşetlerde yerini bulur ve sonuç alıncaya kadar gündemden düşmezdi.