Paralel yapının peşine düşen hükümet, Türkiye çapında geriye dönük bir inceleme başlattı. Anlaşılıyor ki, bazı dinlemeler usulüne uygun yapılmamış. Ama gene anlaşılıyor ki bu, bir elin parmakları kadar az. Meselâ Adana’da, İstihbarat’ta görevli 6 polisin binlerce dinleme faaliyeti içinde ancak birkaçında usulsüzlük tespit edildi. O polisleri yargılayan hâkim, bunun basit bir yanlışlıktan mı kaynaklandığını yoksa şantaj amaçlı, maksatlı bir dinleme mi olduğunu araştıracak. Neye bakacak? 1) Ses kayıtları şantaj amaçlı olarak saklanmış mı? 2) Şantaj yapılmış mı? 3) Medyaya servis edilmiş mi? 4) Cemaat’le ilişki kurulmuş mu? 5) Bir örgüt mü söz konusu?
Bu unsurlar bulunmadığı takdirde ne o polislere ne de 30 ilde ortaya çıkacak hatalı dinlemelere adli bir suç izafe edilebilir. Bazen istihbari dinlemelerde telefonun diğer ucundaki kişinin kimliği hemen tespit edilemiyor, İMEİ numarası üzerinden ya da kod adından takip sürüyor. Kasıt yoksa istihbaratçı polislere “casus” ya da “örgüt üyesi” diyebilir misiniz? Hangi devlete bilgi satmışlar? Kimlerle, hangi maksatla işbirliği yapmışlar? Bir hukuk devleti söz konusu olduğunda önce bunları araştıracaksınız.