“En çok neye pişmansınız” diye sorsalar, “darbe davaları yoluyla hesaplaşmaya kalkarak, orduyla ters düşmeye”, dermiş gibi geliyor bana, Erdoğan.
Neyse ki son birkaç senedir, süper telâfi ediyor o nedametini. Hem de, kesenin ağzını sonuna kadar açarak ve üzerlerindeki şaibeyi yargı yoluyla kaldırdığı emekli paşalara, küfeyle milyon tazminatlar ödeyerek.
Askerler dirayetli adamları severler. Onlar da gördüler ki, Erdoğan hiç de yabana atılacak cinsten biri değil. Kodu mu oturtan türden. Tam kafa dengi yani.
Din konusu, en ayrıştıkları yermiş gibi gözükse de; bana sorarsanız, pek kulak asmayın, derim. Onları ters köşelere savuran şey, mahut iktidarlarının ellerinden böyle paldır küldür alınmasıydı.
Keşke uzlaşsalardı da, bunları yaşamasalardı. Dinin mesele olamayacağını şundan söylüyorum: Askerlerin, ama sadece onların değil; CHP’lilerin, her kentin Etiler ve Bağdat Caddesi burjuvaları ve tüm şekilci modernistlerinin laikliği, sanıldığı üzere, onu, Batı demokrasisinin asal araçlarından biri gibi saymalarından gelmiyor.
Çünkü onlar da Batı’ya ve değerlerine, tıpkı Erdoğan kadar düşmanlar.