Bir “dengeleme” peşine düşüldüğü ve muhalefetin yatıştırılmak istendiği ortada. Ama hangi muhalefeti nasıl dengeleme?
Öncelikle, hukuksal değil siyasal bir işlemle karşı karşıya olduğumuz açık. Hukukta denge yoktur. Ve zaten 28 Şubat davası kadar generallerin affı da siyasal işlemdir. Adli tıp kararı, yaşlılık ve “kocama” durumu affın hukuksallığının kanıtı olarak ileri sürülecekse, geçilsin. Öyleyse eğer, neden bir yıldır uygulanmamıştır? Gerekçe bu denirse hele af hiç hukuksal değildir!
İnsanlık? İnsani yaklaşım? Humanizm? Tümü siyasaldır, zamanımızda siyasete bağlanmayan şey kalmamıştır. Ancak yine de 80’ini devirmiş hasta kişilerin general de olsa hapiste tutulmalarını diretip savunmak insani olmadığı kadar devrimciliğin de gereği değildir. Ama burjuva siyasete yıllarca sığmıştır.
Ötesine geçip Kobanê davası ve cezalandırılanlarla karşılaştırılırsa biri siyahsa diğeri beyazdır. Kobanê davasında halkı ve hakkı savunanlar cezalandırılmıştır. Affedilen generallerse halka zulüm edenlerdendir. Erdoğan egemenliği öncesi dönemin hükümdarlarındandırlar.
Yargılamalardaki düzmece kanıt ve tanıklarla FETÖ-AKP kumpasına alınmış olmalarını dayanak edinen burjuva muhalefet generallere sahip çıkıyor. Ancak ya halk ya sömürücülerle generalleri.
Şimdi artık pek isimleri hatırlanmayan 12 Mart generalleriyle başta K. Evren olmak üzere 12 Eylül generalleri en seçkinleridir. Silah tekeliyle özel silahlı birliklere dünya kuruldu kurulalı ihtiyaç duyulmamış, ordularla polis teşkilatları kalubeladan bu yana var olmamıştır. Halk kendi tükettiğinden fazlasını üretmeye başlayıp bu fazlaya el koyma, yani sömürü ve sömürü ilişkileri ortaya çıkınca bu ilişkilerin devamını sağlamak için sömürücüler silahlı adamlara ve silahların halktan alınıp onların tekeline verilmesine ihtiyaç duymuş, başına da önce şefler, emirler, sonra generaller geçmiştir.
Halka vurmak-kırmak onlardadır, Amerikancılık, Denizlerle Erdalları asmak, sendikalarla grevleri yasaklamak da onlarda.