
MURAT SEVİNÇ
Boğaziçili öğrenciler Berke ve Perit için…
Yayın ânına dek geçen birkaç saat ömründen ömür götürmüş, dakikalar geçmek bilmemiş, sonunda söyleşi saati gelip çatmıştı… Salonda teknik ekipten birileri son kontrolleri yaparken, gazeteci, heyecanını bastırmaya çalışarak siyasetçi karşısında oturma provasını yapmakla meşguldü. İlk koltuk kendisi için biraz büyüktü, kolçakları yüksek, çocuk gibi hissetmişti oturunca, sağa sola kaykılıyor, istediği havayı yakalayamıyordu bir türlü, değiştirilmesini talep etti, değiştirdiler. Yenisi daha uygundu sanki, yerden makul yükseklikte olduğu için ayakları havada kalmıyor, ayakkabısının hem topuğu hem burun ucu temas ediyordu zemine. Söyleşi boyunca nasıl oturacağı çok önemliydi, dizleri arasında saygı sınırlarını zorlamayan ve aynı zamanda elindeki kâğıtların düşmesini önleyecek bir aralık olmalı, ayakları halıdaki bej rengi lale motifinin bittiği yerle aynı hizada, aralarında uyumsuzluk olmamasına özen göstererek konuşlandırılmalıydı. Denedi, bir daha denedi, bir daha… Heyecanlıydı.
Üç, iki, bir, yayın…
Gazeteci: Efendim hoş geldiniz, onur verdiniz, şu anda burada karşınızda olmaktan tarifsiz bir mutluluk duyuyorum inanın, eminim seyreden milyonlarca vatandaşımız da aynı duyguyu yaşıyordur. Bir insan nasıl olur da böyle bir andan, sizin gibi bir insanla karşı karşıya oturmaktan onur duymaz ki, hatta, bakın arkadaşlarım da burada, şahittirler, biraz önce şu kapının çevresinde bir ışık huzmesi oldu sanki ve ben de dedim ki arkadaşlara, işte, galiba geliyor sayın siyasetçi dedim, tahmin ettim efendim yaklaştığınızı, siz böyle bir insansınız zira, âdeta bir ışık oldunuz, bizi aydınlattınız, yol gösterdiniz, insan ister istemez heyecanlanıyor karşınızda oturunca, dilim damağım kurudu şimdiden, daha fazla uzatmasam mı efendim, evet uzatmayayım, tekrar hoş geldiniz diyorum, sefa getirdiniz.
Siyasetçi: Hoş bulduk.
Gazeteci: Efendim son zamanlarda malumunuz, sözde muhalefetin halka yönelik düşmanlığı iyice su yüzüne çıktı, görünür oldu, ben gördüm efendim, inanıyorum ki halkımız da olup biteni görme noktasında her şeyin farkında. Muhalefet korkarım ki iktidar olma gibi bir hain plan içinde ve bu korkunç plan her geçen gün daha da belirginleşiyor, şahsen muhalefetin iktidar olma noktasındaki ısrarını aklım almıyor efendim, yani böyle bir muhalefet dünyanın neresinde vardır, nasıl olur da bir gün gelip iktidar olmayı isterler, tutturmuşlar sandık da sandık, bu nasıl bir aymazlık nasıl bir sorumsuzluk ve devlet millet nefretidir hakikaten anlamakta zorlanıyorum, milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz, her gün yeni bir iç ve dış saldırıya maruz kaldığımız şu günlerde, “Geliyor gelmekte olan” filan gibi açıkça ihanete kapı aralayacak çağrılar yapmalarını kabullenemiyorum; yalnızca ben değil, inanın ailem, hanım, daha geçen ay üniversiteyi bitiren ve pek yakında bir kamu kurumunda göreve başlayacağını tahmin ve umut etiğimiz çocuğumuz da kabullenemiyor efendim.
Siyasetçi: Haklısın tabii…
Gazeteci: Ah efendim nasıl da teşvik edici, insanı cesaretlendiren bir üslubunuz var, ancak haklı olmak neye yarıyor, mesele haklılığımızı anlatabilmekte, halkımızı muhalefetin zehrinden koruyabilmekte, onların yalanlarını gösterebilmekte değil mi efendim! Kahroluyorum, inanın kahroluyorum sözde muhalefetin sözde temsilcilerinin yalanlarını, iftiralarını duyunca yerimde duramıyorum, çileden çıkıyorum, yalnızca ben değil, ailem de, hanım da, çocuğum da, bir kamu kurumunda yönetim kurulu üyesi olan kayınbiraderim de, hepimiz kahroluyoruz efendim bu haksız eleştirilere; hatta geçen akşam hanımla oturduk, birlikte kahrettik inanın televizyon karşısında, o söyledi ben dinledim, ben dinledim o söyledi, bay muhalefet lideri olacak şahıs çıkmış benzin kuyruğundan, ekmek kuyruğundan söz ediyor; ya dedim hanıma, ya bu adam SGK’yı şeyapmış insan zamanında, bu nasıl bir cibilliyetsizliktir, dedim, inanın dedim efendim; ben biraz çok mu konuşuyorum acaba şu anda… ama insan dayanamıyor, o benzin kuyruğu sanki yokluktan oluyormuş izlenimi yaratılıyor, ne alakası var, insan utanır biraz, oysa hepimiz biliyoruz ki memleketimizde araba bolluğu var, bolluktan oluyor hep bunlar, sizce de öyle değil mi efendim? Sizden önce bırakın herkesin arabasının olmasını, araba mı vardı ki Türkiye’de, tabii gençler hiç bilmiyor ne yazık ki o günleri, ben tekerleğin memlekete geldiği günü hatırlıyorum, öyle kalakalmıştık karşısında, ne yapacağız şimdi biz bununla diye, ah efendim ne yokluk zamanlarıydı.
Siyasetçi: Öyle tabii, aslında…
Gazeteci: İşte siz gönüllerimizi bu sorgulayıcı tarzınızla da çeldiniz efendim, “Aslında” diyerek konunun farklı boyutları da olabileceğini bize düşündürtüyor, sorgulamaya, hazırlopçuluğun sakıncalarına işaret ediyorsunuz, ben anlıyorum bunu, hanım anlıyor, çocuğumuz anlıyor, anaokulu öğretmeniyken Allah’ın izniyle bir kamu bankasında müdür olan baldız da anlıyor, ama herkese anlatmak, gerçekleri göstermek noktasında daha atak olmak gerekmez mi efendim.
Siyasetçi: Gerekir tabii…
Gazeteci: Demek benimle aynı düşüncedesiniz, yaşadığım saadeti tarif noktasında çaresiz hissediyorum şu anda inanın efendim; ne diyordum, şu sözde muhalefet, her gün bu kadar yalanı nasıl buluyorlar vallahi hayret ediyorum, bu çapta insanlarla ve böyle küçük hayallerle cihan hâkimiyeti tesis etmek mümkün değil, Allah sizi başımızdan eksik etmesin, ömrünüz uzun olsun, onların ömründen alıp sizinkine eklesin inşallah efendim. Neymiş, döviz artmış, neymiş her şeye zam yapılmış, oysa zam dedikleri fiyat ayarlamalarının sözünü etmeye değer mi efendim, cahil bunlar kanaatimce, acaba, “Etiketi boş bırakırsan ya davulcuya…” sözünü hiç mi duymamışlar, fiyatlar tabii ki ayarlanacak.
Siyasetçi: Elbette…
Gazeteci: İşte ben de onu diyorum, minik minik, mini minnacık bazı fiyat ayarlamalarını âdeta zam gibi yansıtmak nasıl habis bir zihnin ürünüdür, bakın döviz, tüm dünyayı hayran bırakıp şaşkınlıktan şaşkınlığa savuran eşi bulunmaz ekonomi teorimiz sayesinde nasıl birkaç saatte düştü ama, nasıl düştü ama; daha iki ay önce şey düzeyindeyken iki ay sonra dış güçlerin müdahalesiyle şey düzeyine çıktı da, bir anda nasıl on bir lira seviyesine indi ama, faizi indirip öbür şeyi çıkardınız hemen, şeyin adını değiştirip şey koyunca sorun kalmadı Allah’ın izniyle, bu teoriyi kavramaları, bu ülke sevdasını anlamaları mümkün mü efendim, akılları fikirleri iktidar olmakta, ülke yöneteceklermiş, siz kim oluyorsunuz da ülke yönetiyorsunuz densizler, geçenlerde bazı kamu kurumlarından birden çok maaş alan kuzenime de söyledim, ya dedim, bunlar kim oluyor dedim, iki koyun güdemeyecek insanlar nasıl yönetime talip olma noktasında bu cüreti sergiler, dedim.
Siyasetçi: Öyle…
Gazeteci: Çok yaşayın efendim, sizi anlamıyorlar, seviyenize çıkamıyorlar, çıkamazlar zaten, bu hakikaten büyük bir sorun, bu biriciklik, bu eşsizlik, Allah sizleri başımızdan eksik etmesin, siz sebepsiniz biz sonucuz efendim, neyse ki beslenmenize çok dikkat ediyorsunuz, kendinize iyi bakıyorsunuz, daha yapacak çok işiniz var inşallah… Şu zamlar diyorduk, sanki Batı’da zam yok mu, onlar yapmıyor mu, Avrupa’da ev kirası, benzin daha mı ucuz sanki, perişanlar perişan, geçenlerde Almanya’daki bir vakfımızda çalışan dayı oğlu aradı efendim, iki gözü iki çeşme, benzin bulunmuyormuş benzin, alamıyorlarmış, yardım istedi, bir yolu var mıdır acaba dedi, öyle bir yokluk yaşıyor bu insanlar gurbette, hasetten kuduruyormuş Almanlar, sonra neden dış saldırı, neden dış güçler bizimle uğraşıyor, telefonu kapatırken hâlâ ağlıyordu inanın efendim, dedim ki memlekete dön, o esnada tünele mi girdi ne olduysa, kesildi telefon.
Siyasetçi: Çok yazık…
Gazeteci: Efendim sizdeki şu vicdanın, şu empati duygusunun binde biri sözde muhalefette var mı, yok, akılları fitne fesatta bunların. Sözde muhalefet her şeyi kötüye kullanıyor efendim, bakın tam sizler fiyat ayarlamalarını göğsünüzde yumuşatıp halkımıza fazla yansıtmayacaktınız, “Simit bile zamlandı” diyerek insanları can evinden vurdu bunlar, neymiş yarım simit satılıyormuş artık, ne var, kötü mü, hem sağlık açısından o kadar hamur yemek, karbonhidrat tüketmek çok mu doğru bir şeydi sanki, ayrıca yarım simit ne kadar insancıl değil mi efendim, paylaşma duygusunu güçlendirmez mi, o koskoca simidi yiyip ne yapacaksın, misal, eti daha az tüketmek hatta mümkünse tüketmemek bence son derece doğru bir tutum efendim, dünya artık et konusunda oraya gidiyor zaten, yeni nesil et tercih etmiyor pek, doğrusu da bu, efendim memlekette gıdalar hep çöpe gidiyor, her ürünü daha az almak çok önemli, ama sözde muhalifler anlamıyor işte bu çevreci yaklaşımı ne yazık ki, bu nedenle gerek ben olayım gerekse hanım ve geçenlerde şükürler olsun bir üniversiteye enstitü müdürü atanan hala oğlu, halkımızı daha az ve öz beslenmeye teşvik konusunda bilgilendirmek için elimizden geleni yapıyoruz efendim, gıda bir bakıştır, beslenme gözlerdeki ışıltıdır, bir duygudur ve psikolojik bir hadisedir nihayetinde… az gıda tüketmenin sağlığa daha yararlı olduğu noktasında siz de bizimle aynı kanaatte misiniz efendim, insanımıza ve hatta insanlığa bu konuda bir mesajınız olacak mı?
Siyasetçi: Her şey kararında olmalı…
Gazeteci: Vallahi adım gibi emindim efendim sizin de bu istikamette düşündüğünüz hususunda, şu anda nasıl heyecanlı olduğumu anlatamam; hele bir de o güzelim otobanlara laf etmiyorlar mı, nasıl dayanıyorsunuz bu kadar densizliğe, kadir kıymet bilmezliğe, çok sabırlısınız çok… hayır, orada iki yol var, pahalı geliyorsa ucuzunu seçer halkımız, eski yol da en az yenisi kadar rahat efendim, başını bir kaldırır yolların güzelliğine bakar, yetmedi mi, kaldırıp bir daha bakar, yani cihan hâkimiyetinin en sembolik işlerinden olan şu güzelim otoyolları bile hazmedemiyor sözde muhalefet özde zillet ittifakı, sanki Avrupa’da bedava mı bu yollar, adamın çok affedersiniz iç çamaşırını alırlar vallahi oralarda, hayır ama, maksat üzüm yemek değil ki, bağcıyı dövmek, daha çok beklerler çok, biz bu bağa gönül verdik, bağcı için can veririz efendim, işte onlar bu muhabbeti anlamıyorlar.
Siyasetçi: Evet…
Gazeteci: Bir de şu konuyu size sormayı ve milletimiz adına cevap lütfetmenizi istirham ediyorum efendim; bazı ülkelerle, misal, İsrail’le Mısır’la BEA ile yeniden yakınlaşma istidadı göstermemiz de yadırganıyor vatan haini muhalifler tarafından, oysa olacak iş mi efendim, küslük nereye kadar, elbette oturup konuşacağız, insanlar konuşa konuşa denmemiş mi, ne yapılsın yani, ötekileştirelim mi bu ülkeleri, ne kadar doğru yapıyorsunuz, bu sözde muhalefetin ve hain zillet koalisyonunun, boynu altında kalasıca cehape zihniyetinin, gözü kör olasıca hayırsızların aklına uyulsa görüşecek ülke kalmaz efendim, bunlar ne anlar cihan hâkimiyetinden, şu halleriyle memleketi yönetmekten söz edebiliyorlar ya, hayretler içerisindeyim, çok sabırlısınız çok, sizce de zillet ittifakının sizi çekemiyor oluşunda cihan hâkimiyeti tasavvurlarının olmayışının payı büyük değil mi, efendim?
Siyasetçi: Şimdi…
Gazeteci: Biliyordum efendim, vallahi biliyordum…
Siyasetçi: Neyi biliyorsun kardeşim, konuşturmuyorsun ki insanı, yarım saattir sen söyleyip sen dinledin!
Gazeteci: ……..
Siyasetçi: Bir cümle kurdurmadın ya!
Gazeteci: Efendim çok haklısınız, heyecanlıyım, ne yaptığımı bilmiyorum inanın, karşınızda oturmak hiç kolay değil, Allah beni nasıl biliyorsa öyle yapsın, zannetmiştim ki… çok pişmanım… gözüm kararıyor, şekerim mi düştü acaba, ter de oldu biraz, bağışlayın beni, size olan hayranlığımız, bir ben değil, ailece hayranız… uzattım biraz belki de, affedin… ya da etmeyin isterseniz, yok yok hayır etmeyin hakikaten, benim neyimi affedeceksiniz ki, en iyisi istifa edeyim efendim, o da olmaz, patrondan affımı isterim, doğrusu bu… yerimden kalkamıyorum, çok mu kızardı yüzüm, başım dönüyor, kendimi şu pencereden atmak en doğrusu olacak belki de, evet, hak ettim, ancak bu konuda kararı ben veremem, kendimi pencereden atma zaruretini tensiplerinize sunuyorum, efendim…
Daha iyi ve sağlıklı bir yıl dileğiyle…
Yazı önerisi 1: Şu sıralar herkesin konuştuğu, seyredip beğendiğim Yukarı Bakma (Don’t Look Up) filmi hakkında Sevilay Çelenk’in ‘Gezegen Öldüren Kuyruklu Yalanlar’ başlıklı güzel yazısını buraya bırakıyorum. https://medyascope.tv/2022/01/01/sevilay-celenk-yazdi-gezegen-olduren-kuyruklu-yalanlar/
Yazı önerisi 2: Zehra Çelenk’in ‘Kadın karakter’ yazısını öneririm. https://www.gazeteduvar.com.tr/ve-yazar-kadin-karakteri-yaratti-makale-1547478
İklim krizi notu: Her gün bir fırsatını bulup Açık Radyo dinleyeceğimiz bir yıl olsun. https://acikradyo.com.tr/