Kırmızı halı üzerinde yüksek topuklu ayakkabılarla salına salına yürüyen bir film yıldızı geliyor, laiklik deyince laikliğe sahip çıkanların aklına. Halbuki laiklik, bizim üzerinde kirli ayakkabılarımızla yürüdüğümüz bir halı.
Vahşi, kan içici yaratıkların etrafa zarar vermesini engelleyen tasma veya demirden bir kafes. Siyasetçiyi en kuytuya yerleştirdiğimiz kutsallarımızdan uzak tutacak bir kızılcık sopası. “Yarinle hoş musun?” sorusuna Nesimî’nin cevabı gibi “Hoş olayım, olmayayım; yar benimdir kime ne?” diyebilme cesareti.
Sağlıklı dokuların arasına yerleşmiş habis kütleleri itina ile kesip çıkartacak bir neşter. Bütün kirli, paslı artıklarımızı boca edeceğimiz bir kanalizasyon borusu. Kutsal bir varlık, layüsel bir yaratık değil, sadece toplumda barışı ve uzlaşmayı sağlama aracı.