O yüzden ülkeden “kaçmış” bir gazeteci ülkesinin başkanının yüzüne, gözlerinin içine bakarak soru sorabileceği güvenli bir bölgede cesaret taslıyor diye ona çıkışan “kaçmamış” gazetecinin aklıyla…
O “kaçmamış” gazeteciyi koşullara göre davranma beceresinden vuran “kaçak” gazetecinin intikamcı enerjisi arasına sıkışmış bir algı üzerinden kurduğumuz dil hiçbir işe yaramaz.
Burada asıl mesele;
Her iki gazetecinin de Cumhurbaşkanı’nın gözlerinin içine bakarak soru sormanın tehlikeli olduğu konusunda hemfikir olmasıdır.
Bu ülkede insan hakları, basın özgürlüğü, adalet gibi kavramlar var mı, yok mu, hâlâ tam anlamayanlar…
Ve gerçek gazetecilerin de hiç hesap yapmadan, tıpkı kediler gibi her koşulda, sürgünde de hapiste de kralın gözlerinin içine bakabileceğini bilmeyenler..