AYŞEGÜL KASAP
@aysegul_kasap
Meclis’ten geçen ‘Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ sadece orman ve kıyıları yağmaya açmayacak, aynı zamanda kültürel tarihi ve ekosistemi de tehlikeye atacak.
Diken’e konuşan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, kanunda ‘kamu yararı’ denilen şeyin aslında ‘sermaye yararı’ olduğunu söyledi: “Size ait olan yerlerin gölgesinden, kumundan yararlanmak için para ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bu bize ait olanın sermayeye peşkeş çekilmesidir.”
Candan ayrıca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Yanan ormanlarda betonlaşma olmayacak” sözlerinin bir karşılığı bulunmadığına dikkat çekti: “Mevcut Turizm Teşvik kanunu ile yarın ya da beş yıl sonra ‘Burası turizm açısından önemli bir alan haline dönüştü. Turizmi teşvik etmek için yapılaşmaya açıyorum’ diyebilir.”

Orman ve kıyıların yağmalanması nasıl kanunlaşmıştı?
17 Temmuz’da söz konusu kanun, Meclis’te oylanırken muhalefet partilerinden milletvekillerinin çoğu orada değildi. ‘Ret’ oyları yetersiz kaldığı için de kanun Meclis’ten geçmişti. AKP ve MHP’lilerin yanı sıra İYİ Parti’den oylamaya katılan tüm isimler ‘kabul’ oyu vermişti. 284 ‘kabul’ oyuna karşı CHP ve HDP’den toplam 50 ‘ret’ vardı. Dört Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili da oylamaya katılmamıştı.
CHP’den 103 vekil oylamaya katılmamış, sadece 32’si ‘ret’ oyu vermişti. HDP’de ise 41 vekil oylamaya katılmamış 15’i, ‘ret’ oyu vermişti.
Kanun Türkiye’yi dokuz gündür etkisi altına alan yangınların başladığı 28 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti.
‘Değerler devre dışı bırakılacak’
Yatırıma açılacak bölgenin yeri ve sınırlarına tek bir ismin, yani Erdoğan’ın karar verme yetkisi verilen kanunda ÇED şartı da kaldırıldı.
Bir bölge yapılaşma yapılacağı zaman çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) yapılır. Bu çevresel etki değerlendirmesi ile yapılaşmanın yapılacağı bölgede toprağa suya rüzgara, canlılara yani ekosisteme etkileri ele alınıyor ve bütün bunların hepsi değerlendiriliyor.
Candan, kanunla beraber ÇED raporu şartının kaldırılmasının yaratacağı tahribatı şöyle anlattı: “Bu çalışmanın ve yapılaşmanın yapılacağı yerlerdeki değerleri devre dışı bırakmak demek. Düşünün ki orası sulak arazi. Siz oraya bir yapılaşma yaptığınıza suyu etkileyecek. Siz o sudan eğer tarım yapıyorsanız ya da içiyorsanız bunlar kirlenecek. Ya da hava kalitesi açısından bakın… Eğer ormanlık bir araziye ÇED’e tabi olmadan bir yapılaşma yaparsanız o zaman ekosistemi parçalayacaksınız. Belki hava koridorunun, rüzgar koridorunun olduğu yere yapacaksınız. Dolayısıyla rüzgârı keseceksiniz. Dolayısıyla havayı sürekli temizleyen koridoru kapatacaksınız. Bu da hava kirlenmesine neden olacak.”
‘Ekosistemi takmıyorum’ demek
ÇED değerlendirmeden bir proje yapmanın “Ben herhangi bir yerde her şeyi yaparım” demek olduğunun altını çizen Canan, “Böyle bir şey olamaz. Bu ‘Hem ekosistemi hem orada yaşayan canlıları takmıyorum’ demek” ifadelerini kullandı: “Yapılaşmayla beraber o bölgeye yüzlerce insan gelecek, trafik gelecek. Dolayısıyla ekosistemin kendi sürekliliğinin sağlanması engellenmiş olacak.”
‘Sermayenin nesnesi olacak’
Candan’a göre ‘turizme teşvik kanunu’ adı altında yapılaşmanın önünün açılması kültürel değerleri de tehdit ediyor: “Diyelim birinci derece arkeolojik sit alanının olduğu yerde Turizm Teşvik Kanunu ile ‘üstün kamu yararı’ adı altında yapılaşmaya açılacak. Bungalov evler yapılacak vb… O bölgeye hiç dokunulmaması gerekirken, dokunulmaya başlanacak. İnsan yoğunluğu artacak. Binlerce yıllık tarihi arkeolojik kalıntılar turizmin bir parçası yapacaklar ve nesnelleştirecekler. Hem doğayı hem kültür varlıklarını sermayenin nesnesi haline getiriliyorlar. “
‘Doğal ve kültürel alanlar talana açılacak’
Söz konusu kanunla beraber, idarecilerin turizm gelirlerini ‘kamu yararı’ olarak adlandırarak her türlü yapılaşmanın önünün açılabileceğine dikkat çeken Candan, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı yanan orman alanlara ilişkin ‘Şimdi beton dökmeyeceğiz’ diyor ama yarın mesela beş yıl sonra diyebilir ki; ‘Burası turizm açısından önemli bir alan haline dönüştü. Ben buraları turizmi teşvik etmek için yapılaşamaya açıyorum.’ Turizm Teşvik Kanunu ile beraber yetkiyi tek merciye düşürmüş olmaları doğal ve kültürel alanların talana açılması anlamına geliyor.”
Yetki, kanundan önce Orman Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda da vardı. Kanunla beraber yetki artık sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda. Bununla beraber imara açılacak alanın yeri ve sınırlarını belirleme yetkisi ise sadece Cumhurbaşkanı’na verildi.
‘İnsanlar artık sevdikleri koylarda denize giremeyebilir’
Candan, hali hazırda mevcut beş yıldızlı otellerin kıyı çizgisi kanunu ihlal ettiğini hatırlattı ve kanunla beraber bunun daha da artacağına dikkat çekti: “Denizi parselliyor. Orası ortak mallarımız bizim. Tapusu yok ama gasp etmiş oluyor. Şimdi bunların önünü açıyor, ne için? Turizmi geliştirmek açısından. İnsanlar artık en sevdikleri koylarda denize giremeyebilir. Ormanların en sevdikleri alanlarında yürüyemeyebilir. Sonuçta buralar bizim ortak alanlarımızken Turizm Teşvik Kanunu ile birlikte yapılaşmalara açılıyor ve özelleştiriliyor. Bu anlama geliyor.”
‘Bize ait olan yerler sermayeye peşkeş çekilecek’
“Yani ‘kamu yararı’ dedikleri şey aslında ‘sermaye yararı’” dediğimizde Candan “Evet” diyerek şöyle devam etti: “Sizin olan bir alanda gölgesinden yararlanmak için, kumundan yararlanmak için para ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bu da gerçekten bizim kendi kültürel ve doğal varlıklarımızın yani bize ait olanın sermayeye peşkeş çekilmesi demek.”