• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Milletin vekili devletin şefkatinden ne anlıyor, göreceğiz

08/02/2015 23:03

 

hurrem sonmezHÜRREM SÖNMEZ

Bireyin değil devletin güvenliğini esas alan Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu 2007 yılında değiştirildiğinde yoğun tepkiyle karşılanmış, Türkiye’nin ‘polis devleti’ olmak yolunda ilerlediği sıkça ifade edilmişti.

Geçenlerde Uluslararası Baran Tursun Vakfı tarafından yayınlanan bir rapor düştü haber sitelerine.  Bu rapora göre, yasa değişikliğinin yapıldığı 2007 yılından bu yana cennet vatanımızda 183 kişi polis şiddeti sonucu hayatını kaybetti.


baran tursun

Devletin güvenliği için öldürülenler

Çok geriye gitmeye gerek yok; geçtiğimiz ay Cizre’de öldürülen Nihat Kazanhan sadece 12 yaşındaydı, ondan bir hafta önce öldürülen hemşerisi Ümit Kurt  14, Kadri Çakmak 16 yaşında, Rojhat 18… İsimlerden ve fotoğraflardan oluşan sekiz yılın dökümü, tam 183 kişilik bir liste var elimizde, kimi ürkek, kimi şaşkın, kimi de tebessüm ederek bakıyor fotoğraflarında, kadın erkek, çocuk, yaşlı.

En çok da çocuklar; ortak özellikleri polis şiddeti sonucu ölmüş olmaları. Hepsi politik eylemler sırasında da olmamış, içlerinde aşkı karşılıksız kaldığı için öldürülen kadınlar, tartıştığı polis komşusunun kurşunlarına hedef olanlar var. Ama toplumsal olaylar sırasında öldürülenlerin hanesi ayrı elbette, ‘devletin güvenliği için nitelikli öldürülenler‘ onlar. Failleri şaşmaz şekilde mutlak cezasızlık koruması altında bu sebeple.

Gerçekten nişan almayı iyi biliyorlar

31 Mayıs 2011’de emekli öğretmen Metin Lokumcu, yoğun biber gazı neticesi kalp krizi geçirip öldüğünde dönemin başbakanı, emniyeti kast ederek şöyle diyordu: “Nerede, neyi, nasıl kullanacaklarını en iyi onlar biliyorlar.” Polisin takip eden üç yıl boyunca neyi nasıl kullandığını yaşayarak öğrendik hepimiz, gerçekten nişan almayı iyi biliyorlardı.

Aynı televizyon söyleşisinde gazetecinin Metin Lokumcu hakkında, “Ama öldü” cümlesine mukabil, yüzünde en ufak bir mimik oynaması bile olmadan, “Ben onu bilmem” diyordu başbakan. Hafızalarımıza kazındı o yüz ifadesi.

Geçtiğimiz ay 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümü üstüne  ise bu kez içişleri bakanı şöyle diyordu: “Orada polis, güvenlik güçleri gaz kullanmamış bugün, herhangi bir silah kullanmamış ama bir şekilde bu çocuğumuz orada vefat etmiş.”  

“Bir şekilde” diyordu bakan, polis gaz da kullanmamış, silah da kullanmamış ama çocuk bir şekilde ölmüştü işte!

Hemen ardından da başbakan da benzer ifadeler kullanacaktı.

İki hafta sonra izlediğimiz video kaydı, küçük Nihat’ın nasıl öldürüldüğünü açıkça ortaya koyuyordu halbuki, o bir şekilde dedikleri ölümün nasıl vuku bulduğunu izledik hep birlikte, o görüntüleri de kazıdık hafızamıza. Polis mermisiyle vurulan Nihat’ın kamyonet kasasına taşındığı anları.

Kürt çocukları ‘bilinmez bir şekilde’ ölür

Kürt çocukları genelde ‘bilinmez bir şekilde‘ ölür zaten, bu yeni bir bilgi değildir hiçbirimiz için, meçhul, elim, makus, provokasyon gibi sözcükler, sadece Kürt çocuklarının ölüm sebepleri için bile türemiş olabilir.

Belki de bir kez daha aynı sorular geçti aklımızdan; “Nihat’ın günahı neydi ve biz ne kusur işledik de bu ülkede doğduk?”

Mevcut kanundaki durum

Görüntülerde aleni şekilde nişan alarak çocuk öldürdüğü anlaşılan polisin silah kullanma yetkisi ve koşullarını düzenleyen yürürlükteki kanun şöyle diyor:

“Polis;

a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,

silah kullanmaya yetkilidir.”

2007 yılında yapılan bu düzenleme sonrasında ortaya çıkan tablo, 183 ölü insan.

Şimdi önümüzde yeni bir kanun tasarısı var biliyorsunuz, günlerdir tartışılıyor; ‘İç Güvenlik Yasa Tasarısı.‘ Bu yasa yukarıdaki kanun maddesine yeni bir fıkra daha ekliyor ve diyor ki: “Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, …”

Türkiye’de molotof kullanmak zaten suç

‘Ve benzeri silahlar‘ nedir bilmiyoruz, polisin deniz gözlüğüne suç aleti mualemesi yaptığı topraklarda hayal gücümüzü geniş tutuyoruz elbette. Türkiye’sin sen diyoruz, büyük düşün!

Daha fenası ‘saldırıya teşebbüs eden‘ ifadesi, elini korkak alıştırmaktan hiç hoşlanmayan Türk polisi için, her şey bir teşebbüs kapsamında olabilir.

Sesimiz çıktığınca söyleyelim bir kez daha; bu ülkede molotof kullanmak zaten suç, bu yasanın farkı polise sınırları son derece muğlak ve orantısız bir öldürme imkanı sunuyor olması.

Bu yasa yürürlükte değildi, 183 kişi öldürüldü bu ülkede, pek çoğunun da failleri hiç ceza almadı. Biz o 183 kişi için adaleti tecelli ettirememişken belki de bu yeni yasadan sonra binlerce insan eklenecek o listeye bilmiyoruz.

Adalet yerini bulmadıkça ölülerinizin yasını tutamazsınız

Yas tutmak iyileşmeyi başlatan ilk adımdır aslında ama adalet yerini bulmadıkça ölülerinizin yasını tutamazsınız, biz bu ülkede yaralarımızı iyileştiremeden, yeni yaralar açarak devam ediyoruz hayatımıza, görüntüleri birbirine ekliyoruz, bir acıyı sağaltamadan yenisiyle yüzleşiyoruz. Uğur’un resminin yanına Nihat’ı koyuyoruz.

Oysa önce adalet yerini bulacak failler cezalandırılacak, bir daha asla aynısı yaşanmayacak denecek, sonra matem başlayacak. Lâkin biz müebbet bir hatırlama mecburiyeti içinde yaşayan insanlarız bu ülkede.

Biz “Unutmadık” dedikçe devlet de boş durmuyor, yeni cinayetler, yeni cinayetlerin önünü açacak yasalarla çıkıyor karşımıza. Ve resmi söylemiyle toplumsal belleği yanıltmaktan vazgeçmiyor asla. “Ne yani molotof atan cezasız mı kalsın?” diyor, “Polis kendini savunmayacak mı?” diyor, “Münferit hadiseler” diyor.

Hiçbir hadisenin münferit olmadığını bilecek kadar çok şey yaşadık

Hakikatle aramıza inşa edilen resmi devlet söylemi hep aynı tuğlalarla döşeniyor. Hiçbir hadisenin münferit olmadığını bilecek kadar çok şey yaşadık, devlet yalanlarıyla inşa edilen o surlara gedikler açmaktan geri durmayacağız, unutmadan yaşayacağız.

“Birtan Altunbaş’ı unutma” diyeceğiz. 24 yıl geçti üstünden, failleri sadece beş ay ceza aldı. Nihat’ı unutma diyeceğiz 12 yaşındaydı daha, hepimiz izledik nasıl öldürüldüğünü.

Salı günü bir oylama yapılacak bu ülkenin meclisinde. O mecliste milletin vekili sıfatıyla bulunanların ‘devlet şefkatinden‘ ne anladığını izleyeceğiz hep birlikte. İçlerinde hakikat denen şeye itibar edenler vardır belki, işte onlar vicdanlarını mı dinleyecekler  yoksa korkuyla biat mı edecekler hep birlikte göreceğiz.

NOT: Oylama haftaya kaldı.

Ya bir de polis devleti olsaydık! 2007’den bu yana 183 kişi ‘polis marifetiyle’ öldürüldü

Olağan yasalarla, olağanüstü hal: Her validen bir Hayri Kozakçıoğlu yaratılacak

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Seria A'da şampiyon Napoli

İtalya Birinci Futbol Ligi’nde (Serie A) 2024-2025 sezonu şampiyonu Napoli oldu.

Fenerbahçe Beko'nun EuroLeague finalindeki rakibi Monaco

EuroLeague ‘Final Four’ yarı finalinde Olympiakos’u yenen Monaco, finalde Fenerbahçe Beko’nun rakibi oldu.

Atatürk'ün adı Malta'da bir caddeye verildi

Malta’nın Marsa kasabasında, tarihi Türk Şehitliği’ne yakın işlek bir caddeye Mustafa Kemal Atatürk’ün adı verildi.

Hamburg'da tren istasyonunda bıçaklı saldırı: 12 yaralı

Almanya’nın Hamburg kentindeki merkez tren istasyonunda düzenlenen bıçaklı saldırıda 12 kişi yaralandı.

Yargıç, Trump yönetiminin Harvard kararını durdurdu

ABD’de federal yargıç, Trump yönetiminin Harvard Üniversitesi’ne uluslararası öğrenci kabulünü engelleme kararını geçici olarak durdurdu.

Bunun adı 'başkanlık tartışması' değil, soytarılık
Kamp iyi de Kobanili mülteciler memleketine dönmek istiyor

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 761 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Korkut Boratav: ABD emperyalizminin yeni yüzyılda saldırganlaşması, dolar hegemonyasını zayıflattı

Zafer Arapkirli: İlhan Şeşen'in dediği gibi iktidar açısından 'Benim Aklım Başımda Değil'e çok kolay bağlayacaksınız siz de…

Zeynep Aktaş: Enflasyonun üzerinde getiri sağlayanlar yatırımcıların dikkatini çekiyor

Erdal Sağlam: Var olan güvensizlik büyüyor

Burcu Aydın: Bu, temmuzda asgari ücret, memur ve emekli maaşlarında bir artış öngörülmediği anlamına geliyor

Kansu Yıldırım: CHP'li ve DEM Parti'li yerel yönetimlerin üzerinde tam denetim sağlamak hedefleniyor

Sefer Levent: 30 çalışandan biri artık motokurye

İbrahim Kahveci: O da ne? Köprü hala müteahhitte….

Deniz Zeyrek: Akılları fikirleri cinsellik

Esfender Korkmaz: Sorunların nedenlerinden biri de IMF ile gelen dalgalı kur politikası

Çiğdem Toker: Şimşek programının bir uluslararası toplantılarda görünen yüzü var, bir de kayda girmeyen yüzü

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×