Genel anlamda, Türkiye’de basın etiği kavramı neredeyse unutturuldu. Hızlı gündemin içinde gazeteciler bazen bilerek, bazen farkında olmadan evrensel habercilik ilkelerini çiğniyor. Yalan habercilik, dezenformasyon, nefret söylemi o kadar yaygınlaştı ki ne yazık ki “norm” halini almaya başladı…
Gazeteci, işten atılma, bazen iktidar, bazen meslektaşları tarafından hedef gösterilme ve yargılanma tehdidi altında çalışıyor. Üstelik gazetecilerin sokak ortasında yargısız infaza uğradığı, yeni kanun düzenlemeleri sayesinde gözaltına alındığı günler de geri geldi:
Azadiya Welat’ın dağıtımcısı Kadri Bağdu Adana’da öldürüldü. “Yeni yargı” paketi daha kanunlaşmadan gazeteci Aytekin Gezici “makul şüphe”den gözaltına alındı.
Peki, bu ortamda gazetecilerin yapabileceği hiçbir şey yok mu? Bence her şeye rağmen var:
1- Gazeteciler, egolarını ve kişisel sorunlarını bırakıp bir araya gelmeli. Hangi kurumda çalışırsa çalışsın, daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var.
2- Türkiye’de gazetecilik, yaparken öğrenilen bir meslek. İletişim, gazetecilik eğitimi alan yeni mezunların iş bulması giderek zorlaşıyor. Uluslararası kurumların işbirliğiyle düzenlenen, özellikle dijital gazeteciliğin çerçevesini belirleyecek “meslek içi eğitim”ler ve work shop’lara ihtiyaç var.
3- Sendikayı ve bağımsız, alternatif medya kuruluşlarını gazeteciler sahiplenmeli. İnterneti kısıtlayacak yeni düzenlemeler yolda. Gazeteciler, bilgi teknolojilerine de hakim olmalı.