Diken yazarı Mustafa Domaniç, ‘Yan hasar’ başlıklı yazısında, 17 Aralık’ta başlayan sürecin ‘yan etkileri’nden birinin ’emniyet ve adalete erişim’ olacağını yazmıştı. Şöyle diyordu Domaniç: “Bir tanıdığınız mı kayıp? Onu unutun çünkü aramayı yürüten bilgi sahibi polisler artık başka şehirde. Ailenize mafya şantaj mı yapıyor? Parayı hazırlasanız iyi olur. Arabanız mı çalındı? Umarım sigortanız vardı…”
Domaniç, bir başka ‘yan hasar’ı da şöyle anlatıyordu: “Görev yeri değiştirilen polisler bu kavgaya taraf sayılabilir, peki ya aileleri? Bu aileler de yan hasarın diğer bir unsurunu oluşturuyor. Tayin istemek, işini bırakmak zorunda kalan eşler, okul değiştiren çocuklar, hastane/doktor değiştiren yaşlılar… Her bir polisin geniş ailesi aslında bu durumun mağduru ve bu kavgayı uzun süre unutmayacaklar.”
‘Yan hasar’ın yansımaları
Zaman gazetesinin bugün manşetten verdiği haber, Domaniç’in teorik çerçevesini çizdiği ‘hasar’ın pratik yansımasına ışık tutuyordu.
Gezi’de ‘destan’ yazdıkları söylenip 17 Aralık’tan sonra ‘örgüt üyesi’ ilan edilen 10 polis ve ailelerini polisleri konuşturmuş gazete. Bu süreçten nasıl etkilendiklerini, tasfiye sonrasında teşkilat içinde son durumun ne olduğunu sormuş polislere.
Operasyon henüz ikinci ayını doldurmadan yurt genelinde 6 bini aşkın polisin aktif görevden pasif görevlere kaydırıldığını yazan Zaman, özellikle Terör, İstihbarat, Organize, Mali ve Kaçakçılık Suçlarla Mücadele şube müdürlüklerinde çalışan, branşında uzman binlerce tecrübeli polisin yerlerine liyakatsiz kişilerin tayin edildiği iddiasına dikkat çekti.
Polislerin anlattıkaları hakikaten çarpıcı:
Polis 1: Kaçakçılık birimleri en az bir sene iptal
18 yıllık memur P1, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü’nde çalışır ve operasyonun Ankara ayağını takip eden birim içindedir. Bu yüzden yerinin değiştirilmesi deyim yerindeyse Allah’ın emridir. Organize’deki sekiz yıllık tecrübesi sonrası onun da sonu farksız olur.
P1 şu anda yalnızca nöbet tutuyor. Bütün gün boş boş oturduğunu söylüyor.
P1’nin verdiği bilgiler, sürece ilişkin tespit ve açıklamaları:
“Devletin imkânlarıyla yıllarca bir sürü kursa tâbi tutulduk. Aldığımız eğitimler, devletin bizim için harcadığı para ve onca yıllık tecrübemiz heba oldu. Ancak burada asıl tehlike, yerimize atanan kişilerle ilgili. Çoğu sıradan memur. Ayrılmadan önce üç beş gün birlikte çalışma imkânı bulduk. Kesinlikle Organize’de çalışacak liyakate sahip değiller. Mesleki refleksleri de yok.
Oysa bu birimde çalışacak memurun en az bir yıllık tecrübesi olmalı. Kaçakçılık birimlerinde branş diye bir mesele var. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün personel için yayınladığı bir yönerge söz konusu. Buna göre branşlı personelin branş aldığı birimde çalıştırılması zorunludur. Biz branşlı personeliz. Yani kaçakçılığa atandığımızda 3-5 ay içinde yeterli performansı gösterirsek bize kurs verilir, bu kursu başarıyla bitirirsek karşılığında branş alırız ve artık başka birimlerde görevlendirilmeyiz. Bu nedenle bizim genel hizmet kadrosuna atanmamız bu yönergeye göre yapılamaz.
Zaten bizim direkt atamamız olmadı, geçici görevle atama yaptılar. Kadromuz yine Kaçakçılık’ta gösteriliyor ama geçici görevle karakollara atandık. Geçici görevle atamanın şartı ise ihtiyaç duyulan birime gönderilecek personelin çalıştığı yerde herhangi bir aksaklığa meydan vermemek şartıyla görevlendirme yapılması. Türkiye’deki bütün Kaçakçılık şubeleri için söyleyeyim, elimizde süregelen işlerimiz vardı ama tayinimiz çıkana kadar bir ay çalışamadık. Bizlere hiçbir evrak tanzim edilmedi.
Yerimize gelen arkadaşların işi öğrenip çalışmaya başlaması da en az bir seneyi bulur. Bu demek oluyor ki Türkiye’de kaçakçılık şubeleri en az bir sene iptal oldu. Bir de 35 yaş şartı var. Buna göre 35 yaşından gün almamış personeller Kaçakçılık birimlerine geçebilir. Yerimize geçenlerin birçoğu emekliliği gelmiş arkadaşlar.”
P1, taltiflerin yalnızca cemaate mensup memurlara dağıtıldığı konusuna da açıklık getiriyor: “Eğer öyle bir iddia varsa Emniyet’in tamamı cemaatçi demektir. Zira taltifin şartları, yönetmeliği var. Kimse kafasına göre dağıtamaz.
Önce şunu açıklayayım. Taltifi sıradan polislere verilmez. Yani hırsızı yakaladı diye polis ödüllendirilmez. Çünkü hırsızı yakalamak zaten polisin asli görevidir.
Taltifler sadece planlı, projeli, örgütlü dosyalarla ilgili yapılan çalışmalarda gösterilen başarı, beceri ve performansa göre verilir. Örgütlü suçlara yönelik bu çalışmalar uzun sürer (en az bir sene). Kısaca normal bir polisin harcayacağından çok daha fazla emek ve zaman gerektirir.
Peki, bu süreç nasıl işler? Taltif dosyalarını çalışmayı yapan şube müdürlüğü hazırlar, il emniyet müdürüne gönderir, il emniyet müdürü de bütün yardımcılarıyla birlikte dosyaları inceler. Bunlara taltif verilsin veya verilmesin diye dosyaları eler. Elde kalan dosyalar da genel müdürlüğe gönderilir. Genel müdürlükte ikinci bir elemeye tâbi tutulur. Bunu da daire başkanları, genel müdür ve yardımcıları yapar. Yani taltif sadece şubeler tarafından verilemez.”
Polis 2: Ne işte ne evde huzurum var
Operasyon öncesi KOM (Kaçaklık ve Organize Suçlarla Mücadele) Şube’de görev yapan P2, önce ilçe emniyete gönderilir, bir hafta sonra karakola, oradan da devriye ekiplerine verilir.
Üç haftada üç kez görev yeri değiştirilen P2, henüz birkaç aylık evli. Görev yeri bu kadar kısa sürede üç kez değişince çalışma sistemi de altüst olur. Doktor olan eşiyle nöbet saatleri bir türlü denk gelmeyince aynı evde birbirlerini zor görür hale gelirler. Stres ve motivasyonsuzluk karı koca arasında ciddi tartışmalara neden olur.
Yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor: “Operasyondan bîhaberdik ama hiçbir gerekçe gösterilmeden görevimizden olduk. İstanbul’da yapılan atamalarda bir ölçü yok. Yerinin değişmesi için eski olması yeterli. KOM şubenin yüzde 99’u değiştirildi. Her gün ‘Bugün acaba nereye gönderileceğim?’ psikolojisiyle işe gidiyorum. Önümü göremez haldeyim. Ne evde ne işte huzurum var. Her yer dar geliyor. Bu böyle gitmez, hukuken hakkımı arayayım dedim. Bunu yapanların doğuya sürüldüğünü duyunca vazgeçtim.”
Polis 3: Eşim bile benden şüphe duyuyor
Organize Şube’den: “Neredeyse suç işlediğime kendim bile inanacağım. Ankara Organize 140 kişiydi. 100’ümüzün tayini çıktı. Geriye kalan 40 kişi samimi arkadaşlarımızdı. Şimdi hiçbiri ne arıyor ne soruyor. Biz aradığımızda ise telefonlarımızın dinlendiğini düşündükleri için açmıyorlar. Şu anki mesai arkadaşlarım da mecbur kalmadıkça ‘paralelci’ olarak algılanmamak için asla yanımıza gelmiyor, konuşmuyorlar. Bir konu hakkında görüş beyan etmeyegörelim. Hemen siz zaten paralelcisiniz diyorlar. Bu baskı ve stres ile işimi nasıl yapabilirim?
Devlet nerede görev verirse orada işimizi yaparız. Ancak arkadaşlarımızın bu tarz tavırları yeni görev yerlerimize adapte olmamızı zorlaştırıyor. En kötüsü de eşim, annem ve babamın bile ara sıra ‘Gerçekten bir şey yapmadın değil mi?’ diye sorması. Bu durum boynumu inanılmaz derecede büküyor.
Biz işimizi yaptık, rüşvetçileri, yolsuzluk yapanları yakaladık ama vatan haini, yaramaz adam, örgüt üyesi olarak yaftalandık. ‘Devleti zor durumda bıraktınız.’ diyorlar. Kanunlar devleti zor bırakır mı bırakmaz mı’ya göre uygulanmaz ki… Ortada bir suç varsa kanun devreye girer, polis işini yapar.”
Polis 4: Kişisel husumeti olanlar birbirini fişliyor
Terör Şube’deyken yeri değiştirilmiş: “Değişik sebeplerle birbirleri arasında problem yaşayanlar ya da kişisel husumeti olan polisler asılsız ihbarlar yapmak suretiyle birbirlerini cemaatçi, tarikatçı, Menzilci, şucu bucu diye damgalayabiliyor. Tasfiyelerden sonra teşkilatta hizipçilik arttı. Çocuğuna odasında Kur’an öğreten müdürü ‘Bu da cemaatçi’ diye şikâyet edip görevinden ettiler. Özel kalemi, hatta çaycısı bile değiştirildi. İşin ironik tarafı müdür cemaatçi değil Milli Görüş’çüydü. Darbe dönemlerinde birbirlerine kuşkuyla bakan insanlar gibi bir durum söz konusu.”
Polis 5: Sabıkalı kişiler göreve geri alındı
Organize’den P5’e göre kaçakçılık birimlerinde daha önceden çalışmış ve haklarında soruşturma yapılmış, kaçakçılık birimlerinde çalışamayacağı tescillenmiş bazı personel de bu birimlere geri alındı. P5 bir de isim veriyor: “Örneğin E.A.’nın iki kez örgüte üye olmak ve yardım etmekten hakkında işlem yapılmış, Organize Suçlar’da hakkında açılmış iki tane örgüt davası ve disiplin soruşturması var. Bu personeli Ankara’da Mali Suçlar’a geri aldılar. İstanbul’da da hakkında çocuk tacizinden dosyası bulunan kişi göreve geri alındı.”
Polis 6: ‘Paralel ev’ yalanının aslı
“Sabah Gazetesi’nde Emniyet’in paralel evleri, ofisleri diye manşetten bir haber yayımlandı. Sanki bu polisler bağımsız ev tutmuş, orada Emniyet’ten, devletten gizli işler yürütüyormuş gibi lanse edildi. Bu tamamen yalan. Ankara’da bizim hayalet dediğimiz ekiplerimiz var. Bu ekipler tanınmamak, deşifre olmamak için emniyete gelip gitmez. Çalışmaları amacıyla Kaçakçılık Daire Başkanlığı tarafından Çankaya’da ev tutuldu ve bizzat kirası devlet tarafından ödeniyor. Hayalet ekiplerimiz de bu evin bir odasını ekip olarak kullanıyor. Yani tamamen yasal bir ofis ve bütün kaçakçılık şubelerinin kullandığı bir tekniktir. Ama basında paralel ev, ofis şeklinde yer aldı. Emniyet bunu yalanlamadı. Emniyet, medyanın insanları manipüle etmesine izin veriyor ve maalesef insanlar bu haberlere inanıyor.”
Polis 7: Yanımda Fethullah Gülen’e ağır ithamlarda bulunup tepkimi ölçmeye çalışıyorlar
15 yıldır Narkotik Şube’de görev yapan ve cemaat ile herhangi bir bağı bulunmadığını dile getiren P7 de binlerce meslektaşı gibi ‘lüzum görüldüğü üzere’ tayin edilir ve Koruma Şube’de geri hizmete alınır. P7 yeni yerinde karşılaştığı olayları şu şekilde özetliyor: “Cemaat ile herhangi bir bağlantım yok. Ancak yerim değiştirildiği için ben de cemaatçi olarak yaftalanan arkadaşlar gibi işyerinde kötü muamelelere maruz kalıyorum.
Örneğin mesai arkadaşlarım yanımda Fethullah Gülen ile ilgili çok ağır ithamlarda bulunup nasıl tepki vereceğimi ölçmeye çalışıyor. Geçenlerde ‘Burada gerekirse rüşvet alınır. Sen de yavaş yavaş alışırsın. Bunun geçmişte aldığınız taltiflerden ne farkı var?’ diyerek dalga geçtiler. Onca yıldan sonra bu tarz tavırlar çok ağrıma gidiyor.
Eski görev yerimde çok sevdiğim saydığım amirlerim vardı. ‘Paralelci’ olarak yaftalandığımız için benim yüzümden onlara da zarar gelir, görevlerinden edilirler diye ziyaretlerine gidemiyorum. Aramaya bile çekiniyorum. Bizde komiser yardımcısı dahi amire, ‘Ben şu memurla çalışmak istemiyorum’ dese, o memur ağzıyla kuş tutsa gönderilir.
Kendi adıma 20 yıllık memurum, bir kere bile böyle bir olay yaşamadım. Sicillerimiz incelensin, yüzde doksanımızın en ufak bir disiplin soruşturması dahi yoktur. Yaş haddine 10 yıl olmasına rağmen mayısta maaşsız emekliliğim doluyor. Aynı baskılar devam ederse istemediğim halde emekli olacağım. Görevden almaların fişlemelere göre yapıldığı bariz ama sadece cemaate mensup olduklarını düşündükleri kişileri görevden alsalar çok dikkat çekecekti. Bu yüzden benim gibi alakasız kişileri de yaktılar.”
Polis 8: Davayı kazansak bile daha kötü yerlere tayin edileceğiz
“Hukuki yollara başvurduk ama davanın sonlanması aylar sürecek. Ayrıca kazansak bile geri döndüğümüzde bizi şubede çalıştırmayacaklar.
Bu durum sadece bu olaya mahsus değil. Emniyet Teşkilatı’nın her zaman yüz karasıdır. Çünkü idarenin iş ve işlemlerine dava açmak, idareye karşı çıkmak, ihanet etmek, teşkilatta emri sorgulamak gibi anlaşılıyor ve kara listeye alınıyorsunuz. Atama, terfi, yer değiştirmelerde mutlaka karşınıza çıkıyor.
Yaşanacak süreci peşinen söyleyeyim. Davayı kazanıp şubelerimize geri gideceğiz ve 3-5 gün içinde müdür bey, ‘Bu personel uyumlu çalışmıyor, emre itaat etmiyor’ diyerek hakkımızda rapor tutacak. Onun sözü delil kabul edilecek, kınama ve uyarma cezası verecekler bize. Bunlar re’sen verilen cezalar olduğu için yargıya taşınamayacak. Tekrar tayinimiz yapılacak. Bu sefer büyük ihtimalle çok daha kötü bir yere gönderileceğiz.
Psikolojik bir yıldırma söz konusu olacak ama yine de bu bir hak arayışıdır. Ne olursa olsun hakkımızı arayacağız.”
Polis 9: Operasyon ne zaman yapılsa zamanlama ‘manidar’ olacaktı!
“Başbakan’ın çok başarılı biri olduğunu düşünürdüm. Hâlâ da aynı fikirdeyim. Geçmişe bakarsak ülke adına güzel işler yaptı ama bu süreçte bir memur olarak beni müthiş hayal kırıklığına uğrattı.
Bir Başbakan neye istinaden bu kadar yalan söyler, nasıl bu kadar küçülür? Bizi toplum nezdinde itibarsızlaştıran iftiraları karşısında şaşkına uğradım.
Operasyonun, zamanlamasının manidar olduğunu söylüyor. Neyi manidar? Organize suçlarda en az üç kişinin suç işlemek için bir araya gelmesi ve bu suçun süreklilik arz etmesi gerekiyor. Dolayısıyla adam bir kere suç işlediğinde yakalayamazsın, yakalarsan örgütlü suç olmaz.
Türkiye’de yapılan bütün örgütlü suç soruşturmalarına bakın bir, seneden önce hiçbir operasyon yapılmamıştır. Çünkü suçun sürekliliğini ispat etmeniz lazım ki, bu olay örgütlü olmuş olsun.
Toplum, medyanın yalan haberleriyle manipüle ediliyor. Emniyet’ten bir yetkili çıkıp da bu tartışmaları sonlandıracak gerekli açıklamayı yapmıyor, örgütlü suçların sürekliliği olması lazım demiyor. 14 ay örgütlü suçlar için çok kısa bir süre. Diğer dosyaları takip edin iki sene, üç sene izlenenler var. Farz edelim ki bu operasyon yapılmadı, seçimden sonraya bırakıldı.
Önümüzdeki sene cumhurbaşkanlığı ve genel seçim var. Dolayısıyla bu operasyon hangi tarihte yapılırsa yapılsın zamanlama manidar olacaktı.”
Polis 10: Kurumsal hafıza yok oldu, sokaklar artık güvensiz
“İstihbarat ve terör gibi hassas dairelerin kısa süre içinde değiştirilmesi, ülke asayişini çok olumsuz etkileyecek. Zira bu birimde çalışanların örgütler içinde samimi oldukları muhbirleri vardı. Bu muhbirler sayesinde önemli istihbarat toplanıyor, operasyonlar düzenleniyordu. Bu kişilerin yerlerinin değiştirilmesiyle hem kurumsal hafıza yok oldu hem de tecrübe. Bu değiştirilen şubelerde devam eden bir sürü operasyon mevcuttu.
Terör, uyuşturucu, mafya, çete ve hırsızlık gibi suçlarla ilgili birçok çalışma bu tayinlerle sekteye uğramış oldu. Bu da haliyle asayişin bozulmasına, sokakların güvensiz olmasına etki edecek. Zararını millet çekecek.
İstanbul başta olmak üzere diğer büyük şehirlerde yakın zamanda kamuoyunu etkileyecek çapta terör ve asayiş olaylarının olması, son senelerde sıfırlanan faili meçhul olayların tekrar artması ihtimali yüksek. Toplumsal olayları yönetmek için tecrübe lazım. Bu tecrübesizlik birçok olayda yanlışlar yapılmasına, belki de olayların çığrından çıkmasına sebep olabilir.”
‘ AK Parti’den adaydım, bir daha oy bile vermem’
S.T. 39 yıl emniyet teşkilatına hizmet eden emekli emniyet müdürü bir baba. Oğlu da 17 Aralık öncesi İstihbarat’ın onlarca takdirnamesi, üstün başarı belgesi bulunan gözbebeği şube müdürlerinden biri. O da binlercesi gibi hiçbir gerekçe gösterilmeden pasif göreve çekilir.
Oğlunun onca başarısından sonra pasif pozisyona çekilmesi babayı derinden etkiler. Son seçimlerde AK Parti’den milletvekili aday adayı olan S.T., oğlunun psikolojisini altüst eden bu partiye bir daha asla oy vermeyeceğini söylüyor ve konuyla ilgili duygularını şöyle ifade ediyor: “39 sene teşkilata hizmet etmiş biri olarak söyleyeyim. Cumhuriyet tarihinde komünist zihniyetin hâkim olduğu dönemler de dâhil Emniyet’te bu denli büyük bir kıyım yapılmadı. Hırsızlıkların üzerini örtmek için hem emniyet yakıldı hem de sivil masum insanların geleceği ateşe atıldı.”