Darbe girişiminin ardından tutuklanan Kuleli Askeri Lisesi’nde görevli 36 askerin ifadeleri Anadolu Ajansı tarafından paylaşıldı. İfadelerinde kendilerinde ‘vur emri’ verildiğini anlatan askerler, kendilerine tatbikat olduğunun söylendiğini belirtti.
Kuleli Askeri Lisesi’nde görevli 50 asker darbe girişiminin ardından gözaltına alınmış, 36’sı tutuklanmıştı.
‘Halka sıkın yoksa ben sizin kafanıza sıkarım’
Er Recep Özbakır, nöbet sonrası kendilerine içtima olduğunu ve akşam tatbikat olacağının bildirildiğini anlattı.
Sokağa çıktıklarından Albay Mehmet Karapekmez’in insanları “Sıkıyönetim ilan edildi” diyerek uyarmalarını istediğini belirten Özbakır şöyle devam etti: “Beykoz’a yaklaşınca bazı insanlar karşı gelmeye başladı. Karapekmez bunun üzerine havaya ateş etmeye başladı. Kalabalık artınca Kuleli’ye geri döndük. Halk bizi, ‘En büyük asker bizim asker’ diye kolladı. Yarbay Erdal Kılınç, ‘Halka silahlarınızı sıkın yoksa ben sizin kafanıza sıkarım’ şeklinde söyledi. Ben sadece bir kere havaya ateş ettim. Onu da zorla ettirildim. Teslim olmaya giderken teslim olmamıza izin vermeyen okul komutanı Kurmay Albay Mürsel Çıkıkçı idi. Öğlene doğru sivillerimizi giyip teslim olmaya karar verdik. Bölükçe hep beraber teslim olduk.”
‘Ne olur ateş etmeyin yaralı var’
Er Şafak Korkut ise Üsteğmen Mustafa Paycı’nın kendisinden ateş etmesini istediğini, buna rağmen ateş etmeyip geri çekildiğini anlattı: “Üsteğmen Paycı, hedef alarak ateş etmeye başladı ve çoğu kişi dağıldı. O ateşte ölen olmadı. Sonra Paycı yanımızdan gitti ve siyah bereli olan yüzbaşı ile kaldık. O esnada tam önümüze bir araç geldi ve ben kaçtım. Yüzbaşı da arkamızdaki aracın arkasına kaçtı. Gelen kişi yüzbaşının silahına saldırdı birkaç defa vurdu. Ben hiçbirine dokunmadım. Şahıs yüzbaşının silahını yere düşürdü. Yüzbaşı bana, ‘Şunu tara’ dedi. Ben hiçbir şekilde ateş etmedim ve evlerin arkasından arkaya gittim. Aracın içinde yaralı insanlar vardı. Yüzbaşı, ‘Aracın lastiklerine ateş et’ dedi. Sadece aracın lastiklerine ateş ettim. Sonra, ‘Aracın içindekileri hedef al’ diye söyledi, ben hedef almadım. Sonra yüzbaşıya dönüp, ‘Emin misiniz’ diye sordum. Aracın içindekiler indi. Üç kişilerdi. 20 yaşlarında bir genç, ‘Ne olur ateş etmeyin yaralı var’ dedi. Yüzbaşı inenleri taramamı istedi ve ben hiçbir şekilde ateş etmedim. ‘Ne yapalım?’ diye sordum. O da, ‘Araçlarına binsinler geldikleri yere dönsünler’ dedi. Üsteğmen Paycı’nın sivillere ateş ettiğini, birini vurduğunu gördüm. Yüzbaşı sanırım bir polisi vurmuştu. Ben arkadaşımla geri kaçtım.”
Paycı ve adını bilmediği yüzbaşının sabah namazının ardından camiden çıkan insanlara ateş ettiğini anlatan Korkut, “Camiden çıkanlar sadece karşıdan karşıya geçiyordu ve ne sözlü ne de fiziki direnişleri söz konusuydu. Biz orada sadece ‘terörist var’ sandık. Sonradan uyandım. Birliğe dönünce hemen üzerimizi değiştirip teslim olduk” ifadelerini kullandı.
‘Haydi aslanlarım, önünüze geleni vurun’
Şüphelilerden er Şevket Şen, nizamiyeden arabalara bindirilip Çengelköy’e götürüldüklerini ve okul komutanı okul komutanı Kurmay Albay Mürsel Çıkıkçı’nın kendilerine, “Haydi aslanlarım göreyim sizi, önünüze geleni vurun” aktardı.
Er Şükrü Şahin Yükselmiş, gece saat 01.00 sıralarında Çıkıkçı’nın kendi aracıyla Çengelköy’e doğru ilerlediğini ve ileriden çatışma seslerinin gelmeye başladığını anlattı.
Yükselmiş, şunları söyledi: “Çevik kuvvetler de nizamiyede araçları ve yayaları geçirmemizde bize yardımcı oluyorlardı. Okul komutanımız geldiğinde sivil insanları darp etmeye başladı. Biz o zaman farklı bir şey olduğunu anladık. Ben ilk defa tatbikat gördüm. Bunu da eski okul komutanımızı uğurlama amacıyla yapacağımızı söylediler. Biz nizamiyeden girmeye çalışınca komutanlar içeri sokmadı. Biz karşı gelince bu sefer, ‘Kafana sıkarım’ şeklinde tehdit etti. Sonra ben Çengelköy’e doğru yürümeye başladım. Saat 02.00 sularıydı ve silah sesleri azalmıştı. Okul komutanı Çıkrıkçı şüphelendiklerini ellerini kelepçeleyerek ya da yanındaki çevik kuvvete yaptırarak diziyordu. Biz elleri kelepçeli şahıslara yiyecek içecek verdik. Bilekleri sıkanları çözdük. İleride çatışmada arada kalan kişiler gördük, yardımcı olduk. Geri çekildik. Sabah saat 06.00 sularıydı. Mürsel Çıkrıkçı bize, ‘Tam dolduruş yapacaksınız’ dedi. Birkaç er komutana karşı geldik.”
‘Çatışma çıktı ve silahlar çekildi’
Terhisine kısa bir süre kaldığını belirten er Nazım Usta, kendisi gibi terhisine az kalan erlerle birlikte zimmetlerini teslim ettikleri için aşağı inmeyip koğuşta kaldıklarını anlattı.
Usta şöyle devam etti: “Astsubay Kemal Vurgun, nizamiyede bizi mühimmat almaya gönderen bölük komutanı Samet yüzbaşına, ‘Siz kimden emir alıyorsunuz, siz 3-5 vatan hâini emir almışsınız, ben bu askerleri yem ettirmem’ dedi. Bölük komutanı da, ‘Askerler emrediyorum, benimle gelin’ dedi. Ben haberlerde Genelkurmay ve 1. Ordu’nun onaylamadığını gördüm. Kemal Vurgun’un yanında üç asker vardı. Bu askerler Kemal astsubayla birlikte birlik içerisindeydiler. Aralarında çatışma çıktı ve silahlar çekildi. Kemal astsubayın silah doğrulttuğu kişi Samet yüzbaşıydı.”
‘Arkamıza bakmadan kaçmaya başladık’
Çay ocağında görevli piyade er Mustafa Güneri ise kendilerine saat 22.30’da içtima olacağının ve silahlarını alıp çıkmalarının söylendiğini anlattı: “En son Çengelköy’de benzinciyi biraz geçince ışıkların orada durduk ve kendimizi sipere aldık. Sürekli kurşun geliyordu. Komutanlar, ‘Geri dönmeyin ileri bakın, sağa sola dikkat edin’ diyordu. Ben bu manzarada ne olduğunu anlayamadım. Ancak ilerleyen saatlerde bizden önceki grup polis merkezine doğru saldırmaya başlamış, okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı, dipçikle karşı çıkanlara vuruyordu. Sokağa çıkan halk mücadele için çıkanlardı. Bir vatandaşı karşı çıktığı için de süpürge sapını kırarak dövdü. Şafak Gündoğdu yüzbaşı 05.00-06.00 sularında Çıkrıkçı’ya durumları bildirdi. Panzerler geldiğini söyledi. Çıkrıkçı da, ‘Devam edin, geri dönmeyin’ dedi. Arkamızdaki Uzman Çavuş Sadık Atıcı ve Uzman Onbaşı Abdullah Çoban geri dönmemizi engelledi. Halka ateş etmemizi söyledi. Tahminen polise doğru birkaç kez daha ateş ettiler. Arkadan sırayla haber geldi, ‘Geri çekilin’ dendi. Biz hemen arkamıza bakmadan kaçmaya başladık.”
‘Şerefsizler darbe yapıyorlar’
Kısa dönem hizmet bölüğü erlerinden Musa Yeşilyurt ise ifadesinde Astsubay Kemal Vurgun ile birlikte darbeci üstlerine karşı geldiklerini anlattı: “Kemal astsubay telefonda sivil bir memurla konuşuyordu. Ona, ‘Darbe yapılıyor, burada genç yaşta çocukları tatbikat diye dışarı çıkardılar, hiçbir askerin haberi yok’ şeklinde konuşuyordu. Kemal astsubay ile aramızda ne yapacağımızı konuştuk. Kemal astsubay bir başçavuşu arayarak, ‘Katılmayın onlara, destek vermeyin’ diye ısrar etti. Sonra nizamiye kısmına geldik 4 kişi. Kemal astsubay ortaya gelerek Samet yüzbaşı ve bir rütbeliye, ‘Şerefsizler darbe yapıyorlar, siz gençleri kullanıyorsunuz, gençler durmayın burada, çekilin’ dedi. Ben de, ‘Durmayın kaçın’ dedim, askerler kaçtılar.”
‘Ayağından değil kafasından vur’
Er Niyazi Emre ise ifadesinde içtimadan sonra kendilerini iç bahçe dışına çıkarttıklarını ve orada bulunan her öğrenci sınıfına dörder asker görevlendirdiklerini belirterek, “Sürekli, ‘Vur’ emri veriyorlardı. ‘Vurmayanı biz vururuz’ diyorlardı. O sırada Abdullah Çoban isimli uzman onbaşı sivilleri göstererek, ‘Ayağa kalkan olursa vur’ dedi. ‘Nasıl yani?’ dediğimde, ‘Ayağından değil kafasından vur’ diye söyledi. Bu uzman onbaşı ara sokaklardan sivilleri toplayarak getiriyordu. Gelmek istemeyen sivilleri Mürsel Çıkrıkçı’ya söyleyerek dövdürüyordu” dedi.
Akar’ın ifadesi: ‘Kanaat önderimiz Gülen’le görüştürelim’ dediler, tersledim
Vodafone Arena’ya inen pilot: Darbe girişimini sonradan öğrendim, emirleri uyguladım
Orgeneral Güler’in ifadesinden: Beni emir subayım rehin aldı, ellerimi Akın Öztürk çözdü
Tümgeneral Dişli’nin ifadesinden: Akar ‘şaka’ sandı, Öztürk’ün ilgisi yok
2’inci Ordu Komutanı Huduti: Akar beni aradı, mücadele ettiğim paralelle anılmam üzdü
Orgeneral Akın Öztürk’ün darbe suçlamasını reddettiği savcılık ifadesinin tam metni
Hürriyet’e göre darbe girişiminde ilk itiraf Akar’ın yaverinden: Cemaat üyesiyim
AA’ya göre Erdoğan’ın başyaveri Yazıcı, ‘Gülen terör örgütü lideri’ dedi