Uluslararası Af Örgütü, 6-8 Ekim tarihlerinde IŞİD kuşatması altındaki Kobani’ye destek ve AKP hükümetini protesto amacıyla düzenlenen eylemlerde ve sonrasında yaşanan insan hakları ihlallerini mercek altına aldığı raporunu yayınladı.
Rapor, Ekim 2014’te Diyarbakır, Gaziantep ve Siirt’te, Şubat 2015’te ise Cizre, Diyarbakır ve Siirt’te mağdurlar, aileler, hukukçular, aktivistler, belediye ve içişleri bakanlığı temsilcileriyle görüşmeler sonucunda hazırlandı.

Fotoğraflar: DHA
Raporda, “Ekim 2014’te polisin sivilleri koruyamaması ve aşırı güç kullanımı ölüm ve yaralanmaların artmasına neden oldu. Bu insan hakları ihlalleri, ölüm ve yaralanmaların etkin biçimde soruşturulmamasıyla birleşti” denildi.
Protestolar sonucunda en az 40 kişinin öldüğünün belirtildiği raporda, polisin çatışmalar esnasında müdahalede bulunmadığı, şiddet içeren durumlara karşı uyarılan polisin olay yerine ‘gitmediği’ ya da gitmeyi ‘reddettiği’ kaydedildi.
Görüşmelerde, Uluslararası Af Örgütü’ne, polisin yaşam ya da ciddi yaralanma tehdidi olmayan durumlarda kamu malını korumak amacıyla saldırgan kalabalığı dağıtmak için ateşli silah kullandığı sayısız vaka anlatıldı.
Dört kurşunla vurulan S.S.’ye dava açıldı
Raporda, protestoların ardından Mart 2015’de Meclis’ten geçen ‘İç Güvenlik Paketi’nin polisin ateşli silah kullanma yetkisini genişlettiği ve söz konusu paketin uluslararası insan hakları standartlarıyla ters düştüğü de vurgulandı.
Gaziantep’te dört kurşunla vurulan 19 yaşındaki S.S’nin yaşadıkları şöyle aktarıldı: “S.S., 9 Ekim’de gösterilerin yapıldığı alana gitmek için mahalledeki evinden ayrıldıktan sonra 18.30 civarında vuruldu. Genç kız göğsünden ve sırtından dört kurşunla vuruldu ve bunların sonucunda belden aşağısı felç oldu. S.S., dokuz gün sonra yapılan görüşmede, beş günlük yoğun bakımdaki tedavisinin ardından hala hastanedeydi. 26 Mayıs 2015 itibariyle aile kızlarını yaralayan faillerin bulunmasına yönelik cezai soruşturmanın ilerleyişi konusunda herhangi bir haber almadı, ancak S.S.’nin gösterilere katıldığına yönelik iddialara dayanılarak terörle mücadele kanunu çerçevesinde, ilk duruşmasının Eylül 2015’te gerçekleşeceği bir kovuşturma süreci başlatıldı.”
Raporda, protestolar esnasında hayatını kaybeden Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyad Güneş, Hasan Gökguz ve Hakan Buksur’a şöyle yer verildi.
Cesetler 45 dakika sokakta bekledikten sonra polis geldi
Yasin Börü ve Dakak, Güneş, Gökguz vakası: 7 Ekim’de Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde Hüda Par ile bağlantılı bir dernek olan Köy-Der bürolarına yakın bir yerde karşıt görüşlü gruplar arasındaki çatışmalarda aldıkları yaralardan ötürü altı erkek hayatını kaybetti. Öldürülen tüm bu kişiler Hüda Par ile bağlantılıydı. Yasin Börü (16) adında bir çocuk ve Ahmet Dakak (19), Riyad Güneş (26) ve Hasan Gökguz (25) adlı üç genç saldırganlardan kaçarken bir eve girdikten sonra öldürüldü. Otopsi raporları bu kişilerin bıçaklandığı ve vurulduğu yönündeydi. Tanıklar cesetlerin üçüncü kattan sokağa atıldığını ve iki cesedin yakıldığını ve aşağıdaki sokakta bu cesetlerden birinin üzerinden kasten bir arabayla geçildiğini beyan etti.
Hüda Par yetkilileri Uluslararası Af Örgütü’ne evin içerisinde bulundukları 30 dakika boyunca bu durumla ilgili uyarıda bulunmak için polisin defalarca arandığını fakat polisin cesetler sokakta 45 dakika bekledikten sonra ancak geldiğini ve bunun şehir merkezine ulaşmak için mantıksız bir şekilde uzun bir süre olduğunu anlattı.
Savcı hiçbir polisin ifadesini almadı
Hakan Buksur vakası:
Hakan Buksur 7 Ekim 2014’te yaklaşık 12.30 civarında Muş’un Varto ilçesindeki Kobane gösterileri sırasında başından vuruldu ve aldığı yara sebebiyle hayatını kaybetti. Ailesinin avukatı, Uluslararası Af Örgütü’ne Hakan Buksur’un gösteriye katıldığını ancak taş atmadığını ya da şiddete karışmadığını ve polis taş atan protestocuları dağıttıktan sonra bir binadan sokağa çıktıktan sonra vurulduğunu söyledi. Avukatı, Uluslararası Af Örgütü’ne, soruşturmada herhangi bir ilerlemenin kaydedilmediğini ve Mayıs 2015 sonu itibariyle, bulduğu altı tanıktan hiçbirinin savcıya ifade vermesi için aranmadığını anlattı.
Mayıs’ta dosyayı gördüğünde söz konusu dosyada sadece polise atılan taşlar sonucu oluşan zararı detaylı şekilde anlatan bir polis raporu yer alırken kapalı devre kameralara ait hiçbir görüntü mevcut değildi. Soruşturma detaylarının avukatlara açıklanmasını engelleyen gizlilik kararı henüz geçerli olmadan önce savcı tarafından hiçbir polisin ifadesi alınmamıştı.
Üç dilde yayınlandı
Üç dilde yayınlanan raporun tamamının Türkçe versiyonuna, Kürtçe versiyonuna ve İngilizce versiyonuna ulaşabilirsiniz.