• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kayyım ihtimaline sevinecek kadar süflileşmiş bir CHP'li var mıdır?

30/05/2025 21:38

MURAT SEVİNÇ

Sade yurttaşın ‘mutlak butlan’ kavramı hakkında da yeteri kadar bilgi sahibi olmasının ardından, haziranda bir şeyler olabileceği, CHP kurultayının geçersiz sayılabileceği, kaybeden yönetimin yeniden parti yönetimine geçebileceği konuşulmaya başladı. İktidarın yapmak istediği, bir çocuğun kavrayabileceği ölçüde açık. Yurttaş olarak beni ilgilendiren, CHP’dekilerin derdi tasası.

Bir CHP’li çıkıp “Seni ne ilgilendiriyor parti içi tartışmalar?” sorusunu yöneltebilir kuşkusuz. Yanıtı pek karmaşık olmayan bir sorudur bu…


1961’den bugüne siyasi partiler, anayasalarda güvenceye alınan, ‘demokrasinin vazgeçilmez unsurları’ olduğu hükme bağlanmış, ayrı yasaları bulunan birer hukuksal kişiliktir. Partilerin gerek iç işleyişleri, gerekse genel siyasetleri yalnızca partileri değil, herkesi ilgilendirir, ilgilendirmesi gerekir. Partiler kamu kurumu değildir, buna mukabil kamusal bir iş görürler. İktidarı hedefledikleri için, iç işleriyle de kamunun ve kamuoyunun ilgi alanındadır. Bu bir.

İkincisi, eğer bir parti en az üç seçmenden birinin oyunu alıyorsa, ilk seçimde iktidar ya da birinci parti olma ihtimali varsa, herhangi bir etkinliği yalnızca parti üyelerinin değil her yurttaşın ilgi alanındadır. Belli bir oy oranına sahip partilerin aldığı ‘devlet yardımı’nın, bir başka söyleyişle ‘vergilerimiz’den partilere ayrılan payın nedeni de budur. Siyasi partiler düşünce kulübü, dernek değildir, hukuksal bakımdan da siyasi bakımdan da.

Üçüncüsü, hâlihazırdaki Türkiye koşullarında iktidar namzeti bir partinin her eylemi-söylemi ve iç işleri, yalnızca o partinin değil ülke demokrasisinin geleceği bakımından yaşamsal önemde kabul edilmelidir. ‘Biz’i yönetme iddiasında bulunan bir örgütlenmenin iç işi, salt bir ‘iç’ iş değildir.

İyi bir TV ve tartışma programı seyircisi değilim. Bağımsız internet medyasından haber alıyor, TV’yi açınca Halk TV’ye bakınıyor, eğer hafta sonu ise bizim Mülkiyeli Ozan Gündoğdu’nun haber bültenini seyrediyorum. Fakat internet haberleri sayesinde, kimi CHP’li siyasetçilerin yandaş kanallardaki konukluklarından haberdar oluyorum. Boyalı saçlı tekaüt erkek siyasetçiler, yeni CHP yönetimini kıyasıya eleştiriyor. Eleştirilerinin kamusal bir yarar amaçlamadığı ve dertlerinin ‘Neden biz değil de onlar’ olduğu açık.

Birkaç gündür, kamuoyunun tanıdığı kimi gazeteciler, önümüzdeki ay verilecek karar hakikaten ‘mutlak butlan’ niteliğinde olursa Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçme ihtimalinden, ötesi, bu ihtimalden yüksünmeyeceğinden söz ediyor ve Kılıçdaroğlu ve destekçilerinin tepkisini çekiyor.

Buradaki temel mesele, Kılıçdaroğlu’nun konuya ilişkin derli toplu, ne dediği tam olarak belli bir açıklama yapmaması.  Eğer Meral Akşener gibi bir yol seçseydi, anlaşılabilirdi. Ancak 2023 seçimi sonrasında pek çok konuda açıklama yapmayı sürdürürken bu konuda sessiz kalması, zaman zaman çıkardığı sesin ise pek anlaşılamaması haklı kuşkular uyandırıyor ve bunu gidermenin yolu belli. Konuşmak. Açık konuşmak. Kayyım ‘atanma’ ihtimalini külliyen reddetmek ve daha da önemlisi partinin yeni ‘yönetim’ine omuz vermek…

Bu yazı kaleme alınırken Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından hayli öfkeli bir açıklama yaptı. Yayınladığı metinde 20 Kasım 2023 tarihinde kaydettiği kısa videoya atıf yapıyor ve gerekeni o gün dile getirdiğini belirtiyor. Ancak söz konusu açıklamanın bugünün gündemiyle doğrudan bir ilgisi olmadığı gibi, Kılıçdaroğu affetsin, sert ifadeleri ‘çok yazan, sorunun çevresinde dolaşan, ancak beklenen yanıtı vermeyen’ öğrenci sınav kâğıdına benzemiş. Oysa endişeli/tepkili insanlar, örneğin Hikmet Çetin’inki gibi bir tutum beklentisi içinde; kısa, açık, dolambaçsız ve yönetimine destek çıkan.

CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve çalışma arkadaşları tutuklu. Genel başkanı, yönetimi ve örgütleri marttan bugüne takdiri hak eden olağanüstü bir çaba sergiliyor. CHP bir süredir ‘seçmeninin partisi’ olmaktan çıktı ve toplumsal muhalefeti toparlayan bir siyasal örgütlenmeye dönüştü, dönüşüyor. Milyonlarca insanın katıldığı mitinglerdeki herkes CHP’li değil.

Dolayısıyla CHP’nin başına gelenler, getirilmeye çalışılanlar ve söylemi, bu kez, belki de daha önce olmadığı ölçüde herkesi ilgilendiriyor. İmamoğlu’na yönelik iltifat da artık yalnızca İmamoğlu sempatizanlarının tutumuyla sınırlı ele alınamaz. Kaygı, demokratik bir seçim görecek miyiz görmeyecek miyiz kaygısı. Kılıçdaroğluculuk, Özelcilik, İmamoğluculuktan ziyade ülkenin, yurttaşın, çoluk çocuğumuzun, Cumhuriyet’in geleceğinden söz ediyoruz. Taraftarlıktan değil.

Gelişmeler karşısında ola ki ellerini ovuşturan, bugüne dek hangi yaralı parmağa işediği meçhul, devrinin çoktan geçtiğini idrak etmekte zorlanan ve ‘işbirlikçilik’ten medet uman boyalı saçlı erkek siyaset esnafı varsa bunları göz önünde bulundurmak zorunda. Onların hafızasındaki ülkede yaşamadığımız gibi, seçmen de ‘bıraktıkları’ seçmen değil. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun üç-beş ay önceki siyasetçiler olmayışı gibi.

Yorgun, yoksullaşmış, canı burnunda milyonlarca yurttaşa, ‘Canım ne yapalım yani, partiyi başsız mı bırakalım, ne yazık ki böyle bir karar çıktı‘ cinliğini kabul ettirmenin ‘artık’ mümkün olmadığını fark etmeliler. ‘Üç gün tepki olur, sonra herkes alışır‘ zırvasını hazmedecek durumda değil canından bezmiş halk kesimleri. Herkes, kurultay hakkındaki olası olumsuz bir kararın başat nedeninin, ‘suskunluk’ ya da ‘karnından konuşma’ olacağını anlayabilecek akla fikre sahip.

CHP’nin yeni yönetimine muhalif olup da kendisini ve partisini bu duruma düşürmeyi göze alacak ölçüde bayağı bir CHP’li siyasetçi olmadığını umuyor, ummak istiyorum. Yaşamda bir ‘dip’ olmadığını düşünmekle birlikte, ‘şaşkınlık’ ve ‘ölçü’ duygularını bütünüyle kaybetmemek için çaba harcayan bir yurttaş sıfatıyla.  

Kitap önerisi: Philipp Sarasin’in ‘1977 – Bugünün Kısa Bir Tarihi’ kitabını, özellikle tarih seven okura hararetle öneririm. (Çeviren Tanıl Bora, İletişim, 2025).

Yazı önerisi: Yıldırım Türker’in ‘Osman Kavala’nın Hükmü’ başlıklı yazısı.

Kategori:Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Karadeniz'de kahverengi kokarca mücadelesi: 3 bin sülün salınacak

Karadeniz Bölgesi’nde fındık dahil 300 bitkiye zarar veren kahverengi kokarca böceğine karşı 3 bin sülün doğaya salınacak.

Afrika Birliği, Ortadoğu'daki gerginlikten derin endişe duyuyor

Afrika Birliği Komisyonu Başkanlığı (AfB) Ortadoğu’da artan gerginlikten derin endişe duyduklarını açıkladı.

Erdoğan'dan İran tepkisi: Apaçık bir provokasyon

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail’in İran’a saldırısını ‘apaçık bir provokasyon’ olarak niteledi ve ekledi: “Uluslararası toplum İsrail haydutluğuna artık bir dur demelidir.”

Birçok ülkeden İsrail'in İran saldırısına tepki: 'Tatsız bir gelişme'

İsrail’in İran’a düzenlediği saldırıya birçok ülke tepki gösterdi.

Bayburt'ta şap karantinası: 17 köyden hayvan almak yasaklandı

Bayburt’ta bazı köy ve mahallelerde şap hastalığı görülmesi nedeniyle hayvan giriş ve çıkışları yasaklandı.

Kral Döner'e 'FETÖ operasyonu': Beş kişi tutuklandı
Milli cimnastikçi Adem Asil, Almanya'da bir altın madalya daha kazandı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 782 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Fehmi Koru: Sınırlarımızda yeni bir savaş çıkabilir…

Abbas Güçlü: Gençlerimiz mutsuz hem de çok mutsuz

Fikret Başkaya: Bireyler borçlu, aileler borçlu, belediyeler borçlu, şirketler borçlu, devletler borçlu…

Esfender Korkmaz: Türkiye yüksek teknoloji üretmezse, dış açıklardan kurtulamaz

Abdulkadir Selvi: Trump, İran'ı vurmak için vize isteyen Netanyahu'ya, 'Makul ol Bibi' demişti

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek ne yapmaya çalışıyor gerçekten?

Mustafa Mutlu: İsrail'in arkasında ABD var

Zülal Kalkandelen: VELA, Mersin Limanı'ndan kolayca ayrıldı

Yalçın Karatepe: Raflarda ithalat, tarlada iflas, hanede açlık varken neyin büyümesi bu?

Çiğdem Toker: Milletin canı burnundayken Şimşek'in 'program çalışıyor' ezberi ziyadesiyle sıktı

Zeynep Aktaş: Son bilançolara göre Koç Holding'in esas faaliyet kârı yıllıklandırılmış verilerle yüzde 79 azaldı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×