ANIL CAN TUNCER
@tunceranil
Geri Dönüşüm İşçileri Derneği kurucu üyesi Ali Mendillioğlu, İstanbul’da kağıt depolarına yapılan son baskınlarla ilgili iktidarın ‘sokaktaki ranta bile el atma’ isteğine dikkat çekti. Mendillioğlu, Ümraniye’de baskın yapılan yerin daha önce belediye başkanı tarafından kağıt işçilerine gösterildiğini hatırlattı ve “Önce kendi çıkardıkları yasalara uysunlar” dedi.

Kanunen kağıt toplayıcılığı diye bir sektör yok, tanınmıyor. ‘Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz’ misali… Topladıkları atıklar firmalar tarafından belgelendiriliyor ama kağıt toplayıcısı diye bir şey yasal olarak yok. Olmayınca da herhangi bir güvencesi de olmuyor.
Böylesine bir ortamda Emine Erdoğan’ın duyurduğu Sıfır Atık Projesi ile geçen sene kurulan Türkiye Çevre Ajansı, kağıt toplayıcıları üzerindeki baskıları arttırdı.
Kurulan Türkiye Çevre Ajansı’nın görevi, ‘sıfır atık projesi’ kapsamında atık kaynaklı çevre kirliliğini önlemek için gerekli denetimleri sağlamak ve ‘depozito yönetim sistemi’ kurmak olarak bildirişmişti. Buna göre ajans, işletme faaliyetlerini özel sektöre ihalesiz şekilde verebilecek. Bunun kağıt toplayıcılarının yaptığı iş üzerindeki etkisinin ne olacağı önceleri bilinmiyordu. Ancak yapılan son baskın ve tutuklamalarla kaygılar arttı.
Ümraniye’deki atık deposuna düzenlenen baskın sonrası gece de yüzlerce iş makinesi ve polisle depolara eş zamanlı olarak müdahale edildi. Yüzlerce kağıt işçisi gözaltına alındı. Bazı medya kuruluşları işçilere ‘eşkıya’ derken bazıları da olayı ‘sığınmacı’ meselesi olarak vermeye çalıştı. Ancak işin özünün rant olduğu görülüyor.
Baskınları ve kağıt işçilerinin durumunu, geri dönüşüm derneği kurucu üyesi ve bir zamanlar kağıt işçilerinin çıkardığı Katık dergisinin genel yayın yönetmeni Ali Mendillioğlu, Diken’e anlattı.
‘Herkes topu birbirine attı’
Mendillioğlu, depolara yapılan baskınların valilik kararıyla başladığını belirtirken, AKP’nin bunun siyasi sorumluluğundan kaçmaya çabaladığını söyledi: ”İlk olarak iki ay önce Bahçelievler’deki depoya operasyon oldu. Önceden de bunlar yaşanırdı. Ancak bu diğerlerinden farklıydı. Çünkü valilik kararıyla gerçekleşti. Baskın sonrası valilikten gelen açıklama ‘haksız kazanç, kayıt dışı kazanç elde etmek, İstanbul’un çöpünü çalmak, kaçak göçmen işçi çalıştırmak ve güvenlik sorunu yaratmak’ ifadeleri kullanıldı. Ümraniye’de de aynı iddialarla operasyonlar devam etti. Biz bunlar sonrasında valilikle görüşmeye çalıştık. AKP’nin muhtelif belediyeleri ve İBB ile de görüştük. Bize herkes şunu söyledi: ‘‘Operasyonlardan biz de rahatsızız. Yapılanlar valiliğin tasarrufundadır.” Ancak daha sonra valilikten bize dolaylı olarak gelen mesajda ’’Bu sadece bizim kararımız değil, tüm yerel yönetimler ve bakanlıkla ortak karar alınan bir uygulamadır’’ dendi. Arkasından CHP’li belediyelerle görüştüğümüzde bunlardan haberi olmadıklarını söylediler. Herkes topu birbirine atmaya çalıştı.
AKP bu uygulamanın siyasi bedelinden kaçınmak için valiliğin arkasına gizlendi ve onu perde gibi kullandı. Valiliğin daha önceki iki açıklamasına göre son basın açıklamasında dil yumuşamıştı. Burada ’Biz mevzuata uygun bir duruma getirmeye çalışıyoruz’ ifadesi kullanıldı ve daha önceki birçok iddia ve itham geri çekildi.”
‘Bundan sonrası uçurum’
Hükümetin ayrıştırma tesisleri kuran şirketlerin önünü açmaya çabaladığını belirten Mendillioğlu, kağıtçıların yaşama tutunduğu bu noktadan sonrasının uçurum olduğunu söyledi: ”Burada neler oluyor? Valiliğin yapmış olduğu basın açıklamalarındaki iddialardan öte bildiğimiz bir şey var: Yeni yönetmelikte ayrıştırma ve toplama işi birbirinden ayrıldı. Ayrıştırma tesisleri kuruluyor. Birisi Maltepe’de kuruldu diğeri Avrupa yakasında kuruluyor. Bunlar milyon dolarlık yatırımlar. Bunu yapanlar da diyorlar ki, ’Ben burada ayrıştırma tesisi kuruyorsam para kazanmak isterim, bunun yolu da buraya atığın gelmesidir. Toplayıcılar bunu toplarsa bize atık gelmez…’ Biz Ümraniye’deki basın açıklamasında da bunu vurguladık. Hem siyasi partiler hem valilik hem de bakanlık artık bir tercih yapmak zorunda. Ya birkaç şirketin temsilcisi olacaklar ya da kağıt toplayıcılarının yanında olacaklar. Karar kendilerinin. Bizim yaşama tutunduğumuz bu son noktadan geri adım atacak yerimiz kalmadı. Bundan sonrası uçurum, biz o uçuruma düşmemekte kararlıyız. bu saldırıları geri püskürteceğimizi de biliyoruz.”
‘Tutuklamaların alt yapısı oluşturuldu’
Mendillioğlu, Ümraniye’deki depo baskını sonrası tutuklanan kağıtçılarla ilgili olarak şunları kaydetti: ”Kadosan oto sanayi bölgesiyle ilgili tuhaf bir durum söz konusu. Ümraniye belediye başkanı, ilçe sınırları içerisindeki depoların bazı açılardan problem yarattığını belirtmişti. Bundan sonra da yeri kendisi göstererek Kadosan’a taşınılmasını istemişti. Hatta bu yüzden Kadosan’da kiralar çok arttı. Şimdi belediye başkanının kendi gösterdiği yere operasyon oldu. Bine yakın çevik kuvvetle girdiler. Birkaç depomuz yandı o esnada. Arkadaşlarımız depolarını savunmaya çalıştılar. O sırada arbede oldu. Bu arbededen sonra valilik bir açıklama yaptı. Burada 20 polisin darp edildiği, 8 aracın da tahrip edildiğini öne sürdüler. Merkez medyada hakkımızda ‘şehir eşkıyaları’ diye haberler yapıldı. Bu iddialar doğru değil. Yöntem olarak polis, her toplumsal olayda olduğu gibi sahte darp raporu alarak elini genişletmeye çalışıyor. İddialardaki gibi sekiz araç tahrip edilmiş değil. Kayıt dışı 33 göçmenin sınır dışı edilmek için Tuzla geri gönderme noktalarına yerleştirildiği de doğru değil. En azından biz bilmiyoruz. İsimlerini açıklasınlar. Valiliğin yaptığı böylesine bir açıklamayla tutuklamaların alt yapısı oluşturuldu. Bunun sonucunda da üç arkadaşımız tutuklandı. Biz de arkadaşlarımıza sahip çıkacağız. Kendi aramızda fon oluşturma kararı aldık.”
‘Herkes tarafını belirlesin’
Kağıt işçilerinin yeni saldırıları da beklediği dile getiren Mendillioğlu, siyasi partilere çağrı yaptı: ”Yenisahra’da ve başka yerlerde de operasyon olacağını biliyoruz. Herkes tarafını belirlesin. Hiç kimse kulağının üstüne yatmasın. Valilik hep açıklama yapıyor ama siyasi partilerden ses yok. Kimden yana olduklarını açıklamaları lazım. İki aydır süren operasyonlar nasıl bize geri adım attıramadıysa yenileri de attıramayacak. Hiçbir yeri terk etmeyeceğiz. Biz değil onlar pes edecekler.”
‘Önce kendi yasalarına kendileri uysunlar’
Mendillioğlu son olarak kağıt işindeki ranta dikkat çekti: ‘‘Bu tam anlamıyla bir rant meselesi. Emine Erdoğan’ın sıfır atık projesini dillendirmeye başlamasının hemen ardından İstanbul’da iki tesis kurulmaya başlanmıştı. Bu durum. meselenin rant olduğunu gösteriyor. Açıklamalarda bahsettikleri yasal mevzuat 2004 yılında yürürlüğe girdi. 2021 yılındayız. Ben bu mevzuatın tam. 17 defa değiştiğini biliyorum. Hangi yasal mevzuattan bahsediyorlar? Bunu hayata geçiremez ve 18’inci kere bir değişiklik olduğunda ‘Özür dileriz biz sizi üzdük’ mü diyecekler? Önce kendi yasalarına kendileri uysunlar. Yapboz haline gelmiş bir yasa var. Yılda bir defa değişen bir mevzuat var. Önce kendileri uysunlar.”