Şu gerçek iyi görülmeli: ABD artık “düzen kurucu bir hegemon” değil, kaynakları sınırlı. Bu ABD, IŞİD tehdidi ortaya çıkana değin stratejik önceliğini Pasifik havzasına kaydırmanın hesabındaydı. Bu koşullar altındaki Obama yönetimi IŞİD tehdidine karşı kendisini mahdut askeri imkanlarla mücadele etmek zorunda hissediyor. Önceliğin, Irak’ın yıllar sürecek bir harekat sonunda IŞİD’den temizlenmesi olduğu da zaten açıklanmış bulunuyor.
Dolayısıyla Ankara’nın, Türkiye’deki üsleri IŞİD karşıtı koalisyona açma karşılığında, bu Obama yönetimini Esad’ın devrilmesine kapı açmak anlamına gelen, “tampon” ya da “güvenli” bölgelerin kurulmasına ikna etmesi, olmayacak duaya amin demektir.
… Ankara’nın yanlışlarla dolu Suriye politikasının bir sonucu da ABD’nin bir kez daha “Kürtlerin kurtarıcısı” olarak tarih sahnesine çıkması olmuştur. Kürtler ve ABD’yi bu reel ittifaka mecbur bırakan Ankara’dır. “Peşmerge koridoru”, farklı ülkelerde yaşayan Kürtlerin birleşme sürecini hızlandıracaktır. Dolayısıyla artık bütünlüklü ve kapsayıcı bir Kürt politikası geliştirmenin vakti gelmiş ve geçmektedir.
Türkiye sadece kendi güvenliği ve istikrarı için değil, uygar dünyanın bir parçası olarak kalmak için de koalisyonun gerçek bir üyesi olmak zorundadır. Bunun tek kriteri ise Türkiye’deki üslerin IŞİD’e yönelik hava saldırılarına açılmasıdır.