ALTAN SANCAR
[email protected]
@altansancarr
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda teşkilatlardan gelen ‘ön seçim’ çağrısını karşılıksız bırakmaması partide ön seçim ihtimalinin konuşulmasına yol açtı.
Diken’e konuşan partinin Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, üye kayıt sayılarına göre belirli bölgelerde ön seçimlerin olumlu olacağını söylerken, ihtimalin partinin karar organlarında ele alınmadığının altını çizdi.

Türkiye’deki seçimlerde adaylar çoğunlukla parti merkezi tarafından belirleniyor. Ön seçim ise, siyasi partinin bir seçim bölgesinde göstereceği milletvekili adaylarını o bölgedeki üyelerinin katılacağı oylamayla belirlemesi anlamına geliyor. 1980 askeri darbesinin ürünü olan 1982 anayasası sonrasındaki dönemde ön seçim zorunlu olmaktan çıkarılmıştı.
İYİ Parti teşkilatları, milletvekili seçimlerinde ön seçim ihtimalini konuşmaya başladı. Diken’in edindiği bilgilere göre partinin lideri Meral Akşener, İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda partisinin teşkilat yöneticileri ve bazı milletvekillerinin bu konudaki düşüncelerini dinledi. ‘Fikri reddetmeyerek, olumlu baktığını ve partinin yetkili organlarıyla görüşülebileceğini‘ toplantıda bulunanlarla paylaştı. Bu yaklaşım sonucunda İYİ Parti teşkilatlarında beklenti oluştu.
Akşener’in de ‘konuşulabilir’ bulduğu ön seçim konusu partinin en yetkili karar organı olan genel idare kurulunda henüz ele alınmadı. Genel eğilim ön seçim tartışması için henüz vakit olduğu yönünde.
Partinin güçlü olduğu illerle başlayabilir
Diken’e konuşan İYİ Parti Antalya Milletvekili Subaşı ise ön seçimin Türkiye’de ‘demokrasi açısından kıymetli olduğunu’ söyledi. Subaşı, Türkiye’deki tüm partilerin ön seçimle adaylarını belirlemesinin ‘demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacağı’ görüşünü paylaştı.
Ancak Subaşı’na göre bu aşamada bunu tüm Türkiye’de uygulamak kolay değil. Bu nedenle başlangıçta ön seçim İYİ Parti’nin üye kayıtlarının fazla olduğu, yani partinin ‘güçlü’ olduğu illerde uygulanabilir.
Seçimlere bir yıla yakın bir süre kaldığına da dikkat çeken Subaşı şunları dedi: “Türkiye’de uygulanması demokrasimiz açısından olumlu sonuçlar doğuracak bir yöntemdir. Darbelerden çok çeken ülkemizde, darbe sonrası zarar gören uygulamalardan biri de ön seçimlerdi. Türkiye’deki bütün siyasi partilerin uygulaması demokrasi adına olumlu olacaktır.
Lakin bugünkü koşullarda bunu tüm ülkede uygulamanın zorlukları var. Belki üye sayımıza göre, belli bölgelerde bu yöntem uygulanabilir. Buna genel başkanımız ve yetkili organlarımız karar verecektir. Lakin henüz bunu konuşmak için erken, zira seçimler için haziran ayı işaret ediliyor.”
Darbe anayasası öncesi ve sonrası ön seçimler
Türkiye’de siyasi partilerin aday belirlemelerinde 1982’deki darbe anayasası öncesi ile sonrası arasında farklılıklar söz konusu.
1961’e kadar adayların nasıl belirleneceği belli bir yönteme bağlanmamıştı, yani partiler aday belirlemede tamamen özgürdü. 1961 tarihli sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, seçim sistemini değiştirerek, çoğunluk sisteminin yerine nispi seçim sistemini getirdi.
Bu yasaya göre siyasal partiler, ‘aday listelerini ve adayların listedeki sıralarını kendi tüzükleri gereğince, seçim çevrelerinde demokratik usuller dairesinde yoklamalarla’ belirliyordu. Aynı zamanda partinin seçime katıldığı seçim çevrelerinde göstereceği adayların toplam sayısının yüzde 10’nun geçmemesi şartıyla parti genel merkezleri de aday gösterme yetkisine sahipti.
1965’e gelindiğinde 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu parti genel merkez organlarının aday gösterme yetkisini yüzde 5’e düşürdü. Geri kalan adayları ise parti tüzük ve yönetmeliklerine göre tespit edilecek üyelerinin katılımıyla belirleniyordu.
1980 askeri darbesinin ürünü olan 1982 anayasası sonrasındaki dönemde ise ön seçim zorunlu olmaktan çıkarıldı. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 37’nci maddesi, bütün kayıtlı üyelerin katılacakları bir ön seçimle aday tespitinin yapılabileceğini öngörmüştü ki bu siyasi partiler açısından büyük zorluk anlamına geliyordu. Ayrıca kanunu takip eden ilk seçimde ön seçim yapılmayacağı da geçici madde olarak eklenmişti.
1986’ya gelindiğinde bir kez daha değişen kanunla siyasi partilerin genel merkezlerine aday belirlemede geniş yetkiler verildi. Bu tarihten sonraki süreçlerde siyasi partiler nadir durumlar dışında ön seçimlerden kaçınmayı sürdürdü. Partiler bazı seçimlerde merkez yoklaması yöntemini kullanmayı tercih etti.